TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Serdar Özkan: "Her şey para değil" 1.10.2007
Serdar Özkan: "Her şey para değil"

Serdar Özkan, 10 yaşında kapısından girdiği Beşiktaş'ta bugünkü noktaya ulaşabilmek için canını dişine taktı. Üç defa kiraya gönderildi ama o bu ayrılıkları hep daha güçlü olarak geri dönmenin basamakları olarak gördü. Bu sezon yaptığı patlamayla Beşiktaş'ın ilk onbirinde değişmez oyuncu olurken A Milli Takım kadrosuna davet edildi. Kulübünde şampiyonluk yaşamak, A Milli Takım'ın değişmez oyuncusu olmak ve sonrasında Avrupa'da oynamak istiyor. Bu hedef için mental olarak şimdiden hazırlanıyor ve "Her şey para değil. İnsanın idealleri olmalı. Mesela Şampiyonlar Ligi kupasını kaldırmak benim için 2 milyon dolara bedel" diyor.

Sezonun en iyi çıkış yapan oyuncularından biri, belki de birincisisin. Geçtiğimiz sezonun ikinci yarısında Samsunspor'da kiralık oyuncuydun, bu sezon ise Beşiktaş'ın ilk onbirinde yer alıyorsun ve A Milli Takım kadrosuna alındın. Bize biraz kendinden bahseder misin?

1987 yılında Düzce'de doğdum. 4 yaşımdayken İstanbul'a gelip Küçükçekmece'ye yerleştik. 9-10 yaşlarımda mahalle arasında oynarken amatör takımlar beni istiyordu. Ama babamın niyeti beni büyük bir takımın altyapısına vermekti. Ablam yakın olduğu için Galatasaray'a götürmek istedi ama para talep ettiler. Çünkü futbol okulu gibi bir şeydi. Bizim de maddi durumumuz o kadar iyi değildi ve gidemedim. TIR şoförü olan babam Türkiye'ye döndüğünde beni Beşiktaş'ın altyapı seçmelerine soktu. Seçmeleri kazandım ancak gidip gelmek oldukça zordu. Annem her gün Küçükçekmece'den Fulya'ya götürüp getiriyordu.

Kim seçmişti seni Beşiktaş altyapısına?

O dönemde Davut Şahin vardı. Ama onunla 6 ay çalıştım, sonra ayrıldı. Üzerimde en büyük emeği olanlar Ekrem Örenç ile Tekin Aslan'dır. Tabii Mehmet Ekşi'yi de unutmamam lazım.

Sonrasında nasıl gidip geldin Fulya'ya? Bir yandan da okulun olmalı.

11 yaşımdan sonra kendim gidip gelmeye başladım. Sabah antrenmana, öğleden sonra okula gidiyordum, oradan çıkıp eve dönüyordum. Oldukça yorucu oluyordu. Sonra babam antrenörlerimle konuştu ve tesislerde kalmaya başladım. O zaman sadece şehir dışından gelenler tesislerde kalabiliyordu ama bana da bu konuda anlayış gösterdiler.

Ailenin futbolcu olman için seni oldukça desteklediği anlaşılıyor.

İnanılmaz katkı sağladılar. Futbolcu olmamda en büyük rol ailemin.

Hayatım futboldu

Futbolcu olmanı neden bu kadar çok istiyorlardı?

Düşünsenize, okula bir-iki saat önce gidip bahçede maç yapıyordum. Okuldan dönüyorum mahallede yine maç yapıyordum. Hayatım futboldu yani. Yemek yemeye bile gitmiyordum neredeyse eve. Bir su içip kaçıyordum. Annem ekmek almaya yollamasın diye evin arkasında top oynuyordum.

Eğitimini ne yaptın peki?

Halen öğrenciyim. Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu'nda futbol antrenörlüğü eğitimimi sürdürüyorum.

Futbola başladığın dönemde örnek aldığın oyuncular var mıydı?

Tabii. Benim altyapıda olduğum dönemde herkes Sergen ağabey diyordu, başka bir şey demiyordu. Benim de Sergen ağabeye inanılmaz bir hayranlığım vardı.

Seni de ona benzetiyorlar mıydı?

Beşiktaş'ın altyapısında biraz parlayan bir çocuğu hemen Sergen'e benzetirler, beni de benzetmişlerdi tabii.

Sergen'in yeteneklerine kimsenin sözü yok ama yeteneklerini ne ölçüde kullandığı da hep bir tartışma konusu.

Öncelikle kimsenin özel hayatı beni ilgilendirmez. Ben Sergen ağabeyin futbolunu ve sahada yaptıklarını çok beğeniyorum. Futbolla yatıp kalkmaya çalışıyorum. Ama ben de insanım ve dışarı çıkacağım, gezeceğim. Önemli olan bunun yerini ve zamanını bilmem. Zaten hep futbolla yatıp kalkarsanız başarılı olamazsınız. Mutlaka sosyal yaşamınız olmalı.

Bir anda önemli bir oyuncu haline geldin. Eski arkadaş çevrenle ilişkilerinde değişen bir şey var mı?

Zaten mahalleden çok fazla arkadaşım yoktu. Çünkü Fulya'da kalıp mahalleye arada sırada gidip geliyordum. Ama Genç Milli Takımlardan Arda, İlhan, Uğur, Ergun, Ergin Keleş çok iyi arkadaşlarım ve sürekli görüşüyoruz

Onlar zaten seninle aynı konumdaki insanlar. Benim sormak istediğim, futbolun dışındaki arkadaşlarınla ilişkilerin.

Mahalleye gittiğimde küçük çocuklar yanıma geliyor, ilgi gösteriyor, bu da hoşuma gidiyor tabii. Arkadaşlarımla arama mesafe koymam ise söz konusu değil. Dünyanın en iyi futbolcusu olsam bile bu durum değişmez. Zamanında onlarla bir bardak suyu bile paylaşmışım.

Anneme ev aldım

Artık para kazanan bir oyuncusun. Ailene katkı anlamında neler yapıyorsun?

Öncelikle kazandığım ilk parayla anneme bir ev aldım. İlk istediğim şey buydu. Bundan sonra da kendi geleceğimi garanti altına almak için yatırım yapmak istiyorum.

Zaman zaman şöyle bir geri çekilip kendini değerlendiriyor musun?

Öncelikle şunu söyleyeyim, tamam Beşiktaş'ta sezon başından beri oynayan bir oyuncuyum ve A Milli Takım'a seçildim ama çok çalışmam gerektiğinin farkındayım. Eksiklerim doğrultusunda çalışıyorum. Zaten Ertuğrul Hocam da bu konuda bana çok yardımcı oluyor.

Mesela fiziksel olarak kendinde bir eksik görüyor musun? Dışarıdan bakıldığında zayıf görünüyorsun.

Herkes bunu söylüyor. Ama her insanın doğuştan gelen bir fiziksel yapısı var. Ben de böyleyim. Ancak ikili mücadelelerde kendime güveniyorum ve bugüne kadar oynadığımız maçlarda da bir sıkıntı yaşamadım. Belki dışarıdan göstermiyorum ama içim dolu.

Beşiktaş'ın altyapısından yetişmiş genç bir oyuncu olmak üzerindeki sorumluluğu artırıyor mu? Sanki taraftarın bu tip oyunculardan beklentisi biraz daha fazla oluyor.

Taraftar bizi daha fazla Beşiktaşlı görüyor herhalde. Ama sorumluluğun yükü bazı oyuncuları olumsuz etkiliyor. Bunu kaldıramayan oyuncular olabiliyor.

Kendimi lider oyuncu gibi görüyorum

Sen nasıl başa çıkabiliyorsun bu durumla?

Ben kendimi genç ve tecrübesiz bir oyuncu gibi düşünmüyorum. Her zaman Beşiktaş'ın lider bir oyuncusuymuş gibi hazırlanıyorum ve saha içinde de buna göre davranmaya çalışıyorum. Hiç stres yapmadan, lider bir oyuncu gibi oynamaya uğraşıyorum. Lig A'da 60 maç oynadım ve tecrübe kazandığımı düşünüyorum. Genç Milli Takımlarda da 70'e yakın maça çıktım. Yaşım çok genç ama düşüncelerimi lider bir oyuncu gibi kurguluyorum.

Taraftarla ilişkilerinde neler yaşıyorsun?

Bana medya tarafından Messi lakabı takıldı ama sanırım bu lakap taraftarlarımızın da hoşuna gitmedi. Beni Serdar Özkan olarak kabullenmek istiyorlar. Ben de Messi olmak istemiyorum. Eğer insanın idealleri ve hedefleri varsa kendi markasını oluşturmalı. Barcelona'da Messi varsa ben de Beşiktaş'ta Serdar Özkan olarak anılmak istiyorum. Eğer böyle bir benzetme yapılacaksa Barcelona'daki genç bir oyuncuya Serdar Özkan denilmesini tercih ederim.

Kayserispor maçına sağ kanatta başladın ama ikinci yarıda Ricardinho oyundan alındı ve sen onun görevine soyundun. Ricardinho önemli bir oyuncu. Onun yerinde oynamak da ciddi bir sorumluluk değil miydi?

Ricardinho 2002 ve 2006 Dünya Kupalarında oynamış, dünyada adını duyurmuş bir oyuncu. O çıkıyor ve siz onun görevini yükleniyorsunuz. Tabii ki bu sorumluluğu almak güzel bir şey. Hocanız size güveniyor ve bu görevi yükleyebiliyor. Bu noktada Ertuğrul Hocama çok teşekkür ediyorum. Onun bu güveni benim de özgüvenimi artırıyor.

Tigana seni neden keşfedemedi? Geçtiğimiz sezon Burak'la takasın söz konusuydu ama sen Antalyaspor'a gitmek istemedin.

O zaman çok üzülmüştüm. Çünkü Beşiktaş'ta oynayacağıma inanıyordum ve bunu çok istiyordum. Düşünsenize, yıllarca altyapıda bunun için emek veriyorsunuz. Eğer Antalyaspor'a gitseydim bu emekler boşa çıkacaktı. Ama ben Beşiktaş'ta oynayacağıma inanıyordum ve kendimi yeterli görüyordum. Bu nedenle gitmek istemedim. Tigana ile olmadı ama şimdi başardım. Gitmiş bir teknik adamın arkasından konuşmak istemem. Beni oynatmadı ama verdiği karara da saygı duymam gerekir. İlk yarıda oynayamadığımı görünce ikinci yarıda Samsunspor'a gitmek istedim.

Antalyaspor'a gitmedin ama Samsunspor'un teklifini kabul ettin. Bunun nedeni neydi?

Antalyaspor'a bonservisimle gidecektim ve bir daha Beşiktaş'a dönüşüm söz konusu olmayabilirdi. Ama Samsunspor'a kiralık gittim ve geri döneceğim kesindi. Samsunspor tecrübesi de benim için çok faydalı oldu. Çünkü genç oyuncunun oynaması lâzım.

Mehmet ağabey beni şaşırtıyor!

Beşiktaş'ta genç oyuncular olarak ağabeylerinizle ilişkileriniz nasıl?

Takımda o kadar iyi bir arkadaşlık var ki inanılmaz. Hani bazen lâfta ağabey dersiniz ya, kesinlikle öyle değil. Gerçekten ağabey-kardeş gibiyiz. Bize inanılmaz destek veriyorlar. Mesela ben maça çıkacağım zaman Mehmet Yozgatlı ağabey yanıma geliyor, "Hadi kardeşim" diyor, yapmamı gerekenleri anlatıyor, bana inanılmaz moral veriyor. Üstelik ben onun mevkiinde oynuyorum. Gerçekten çok şaşırıyorum. Bu destek bana müthiş bir güven ve mutluluk da veriyor.

Beşiktaş'ta Ertuğrul Sağlam rotasyona önem veriyor ve oyuncularını tabiri caizse idareli kullanıyor. Bu anlayış çerçevesinde sen de yedek kalabilirsin. Bu durum senin üzerinde olumsuz bir etki yapar mı?

Hiçbir oyuncu yedek kalmak istemez aslında. Ama sonuçta hocamızın kararı. Bu takımda 25 kişi var ve kimsenin yeri garanti değil. Benim yerimde oynayan Mehmet ağabey daha iyisini yapacaksa elbette o oynar. Yeter ki takımımız başarılı olsun. Benim için en büyük mutluluk bu olur. Bir de Ertuğrul Hocanın yaklaşımı çok önemli. Herkes sıranın kendisine de geleceğini biliyor ve bu nedenle mutsuz olmuyor. Ertuğrul Hoca oyuncuların tümüne aynı şekilde davranıyor ve dolayısıyla kimse kırılıp üzülmüyor.

Ama bazen oyundan alınan oyuncuların tepki gösterdiğini gözlemliyoruz.

Oyuncunun anlık tepkisi bu. Belki de kötü oynadığı ve takıma katkı sağlayamadığı için kendisine tepki gösteriyor.

Yabancı oyuncu sayısı hep tartışılan bir konudur ama kaliteli yabancıların da genç oyunculara katkı sağladığı söylenir. Bu anlamda Beşiktaş'ta marka sayılabilecek yabancılar var. Size gerçekten bir şeyler katıyorlar mı?

Tabii ki katıyorlar. Hepsi uluslararası çapta oyuncular. Bir hata yaptığımda Ricardinho gelip doğrusunun nasıl olduğunu anlatıyor. Ya da Cisse hangi açıda top almam gerektiğini söylüyor.

Profesyonel yaşam anlamında onlardan bir şeyler alıyor musunuz?

Bence bazı Türk oyuncular yabancılardan bile daha profesyonelce yaşayabiliyor. Mesela Mustafa Doğan inanılmaz bir profesyonel.

Profesyonelce yaşamaktan ne anlıyorsun?

Profesyonellik neyi nerede ve ne zaman yapacağını bilmek bence. Antrenmana 1 saat önce gelmek bence profesyonellik. Yemeğini saatinde ve öğünlere uyarak yemek, uyku düzenini bozmamak profesyonellik.

Sen kendini bu konuda hangi seviyede görüyorsun?

Konuya başka bir yerden değinmem lazım. Genç Milli Takım olarak bir sürü milli maç oynadık. İtalya, Fransa dâhil, rakiplerimizi her zaman eziyoruz. Ama belli bir noktaya geldiğimiz zaman tıkanıp kalıyoruz. Üç tane attığınız İtalya takımından 4-5 oyuncu A milli takımda oynayabiliyor. Bizde ise bir tıkanıklık yaşanıyor. Ama son dönemde bunu aştığımıza inanıyorum. O tıkanıklığın sebebi genç oyuncuların profesyonel yaşama eksikliğiydi. Bizde 30 yaşından sonra öğrendiğimiz profesyonelliği Avrupa'da 20 yaşlarında yaşamaya başlıyorlar. Biz de artık bu yaşı aşağıya çektik. Artık genç oyuncularımız 20 yaşlarından itibaren profesyonelce yaşamanın önemini kavradı ve bu nedenle son dönemde Türkiye'den de çok başarılı genç oyuncular çıkmaya başladı. Avrupalılar genç oyuncuların mental hazırlığını çok iyi yapıyor. Artık Türkiye'de de aynı durum söz konusu. Bundan sonra ülkemizdeki genç oyuncuların sayısının hızla artacağını düşünüyorum.

A Milli Takım'a seçilmek nasıl duygular uyandırdı sende? Çağırılmayı bekliyor muydun?

Bekliyordum. Çünkü iyi bir performans sergilediğimi düşünüyorum. Bana Beşiktaş'ta oynama şansını veren Ertuğrul Hocama ve bu kadar kısa süredeki performansımla A Milli Takım kadrosuna alan Fatih Hocama çok teşekkür ediyorum. Düşünsenize, burada 25 kişisiniz ve seçilmiş kişilersiniz. 20 yaşındasınız ve A Milli Takım'dasınız. Sezon başındaki bakış açısı ile şimdiki bakış açısı çok farklı. Bu da bana hem güven hem de gurur veriyor.

Liverpool'la biz çıkarız

Beşiktaş'ın Şampiyonlar Ligi grubundaki durumunu nasıl değerlendiriyorsun? Rakiplerinizin hepsi bir dönem bu ligde şampiyonluk yaşamış takımlar.

Evet ama Marsilya o günlerdeki performansından çok uzak. Porto çok iyi bir takımdı ama önemli yıldızlarını kaybetti. Liverpool ise tartışmasız çok iyi bir takım. Ben Liverpool'la birlikte bu gruptan çıkacağımıza inanıyorum. İnönü'deki maçlarımızda o seyirci desteğiyle tüm rakiplerimizi yenebiliriz.

Bu seyirci desteğinden biraz söz eder misin? Mesela deplasmanda çıktığın bir maçla İnönü Stadı'nda oynadığın bir maç arasında ne fark var?

Seyircinin sesi sahadan duyulmaz denir ama oradan gelen uğultu bile sizi ateşler. Üstelik Beşiktaş seyircisi çok farklıdır ve tribünlerden uğultu değil, her maçta ayrı bir beste, ayrı bir marş duyarsınız. 40 bin kişi bir ağızdan o besteyi seslendirmeye başladığında etkilenmemek mümkün değildir.

Bestelerin içinde en beğendiğin hangisi?

"Yağmurlu bir günde sevmiştim seni" diye başlayan şarkıyı duyduğumda çok etkileniyorum, tüylerim diken diken oluyor.

Bundan sonraki hedeflerin neler? Bir kariyer planlaman var mı?

Her genç oyuncu gibi benim de ideallerim var. Sezon başlarken öncelikli hedefim takımımda oynayabilmekti. Bunu başardım. Oynadıktan sonra A Milli Takım'a gelmekti, bu hedefime de ulaştım. Şimdi hedefim şampiyonluk yaşamak. Uzun süredir şampiyonluk görmedik ve bu benim için çok önemli bir hedef. A Milli Takım'da da kalıcı olmak ve inşallah Avrupa Şampiyonası finallerine katılmak istiyorum. Beşiktaş'la Şampiyonlar Ligi maçları oynayacağız. Bu vitrinlere çıkıp kendimi gösterdikten sonra tabii ki Avrupa'da oynamak istiyorum.

Lig tercihin var mı?

İspanya Ligi'nde oynanan futbolu beğeniyorum. Diğerlerinden farklı olarak oynatmamak değil oynamak üzerine kurulu bir futbol anlayışları var. Bir de ben inanılmaz bir Zidane hayranıyım. Onun kasetlerini izlerdim. Del Bosque buradayken ona ve yardımcılarına Zidane'la ilgili sorular sorardım. Zidane dolayısıyla da bir Real Madrid hayranlığım var.

Peki, Avrupa'ya gidecek olsan küçük takım-büyük takım ayrımı yapar mısın?

Birkaç sezon önce Villarreal, Şampiyonlar Ligi'nde yarı final oynadı. Villarreal küçücük bir kasabanın takımı. Kasımpaşa'nın Şampiyonlar Ligi'nde yarı final oynaması gibi bir şey. Dolayısıyla takımların arasında büyük uçurumlar yok. Ben de orada iyi bir takımda oynamak istiyorum.

Kendimi Avrupa'ya hazırlıyorum

Türk oyuncuların Avrupa'da başarıyla tutunduğunu söyleyemeyiz. Sen bu konuda kendini nasıl değerlendiriyorsun?

Bence bu bir senelik, iki senelik bir şey değil. İdeallerini koyup, "Ben bunu yapacağım" diyerek kendinizi 5-6 sene öncesinden mental olarak hazırlamanız gerekiyor. Bir de ben her şeyin para olduğuna inanmıyorum. İnsanın idealleri olmalı. Parayı değil, kariyeri seçerim. Mesela Şampiyonlar Ligi kupasını kaldırmak benim için 2 milyon dolara bedel. 2 milyon dolarım olmasın ama Şampiyonlar Ligi kupasını kaldırayım.

Sen mental olarak kendini Avrupa'ya gitmeye hazırlıyor musun? Mesela dil öğrenmek de bu işin bir parçası olabilir.

Tabii ki hazırlıyorum. İngilizce kursu görüyordum ama bu sıralar programımız yoğun olduğu için bir süredir gidemedim. Ama mutlaka dilimi geliştireceğim.

Futbolun dışındaki hayatında neler var?

Araba kullanmayı çok seviyorum.

Arabanın markası ne?

BMW. Ama şimdi hiç kimse "Beşiktaş'ta 5-6 maç oynadı, BMW'ye biniyor" demesin. Bundan önce 3 takımda oynadım. 17 yaşımda Beşiktaş'tan kiralık gitmiş bir oyuncuyum. BMW'yi de Samsun'dayken aldım. Ailemle ve yeğenlerimle vakit geçirmeyi, onlara hediye almayı çok seviyorum. En çok görüştüğüm arkadaşım Arda. 14 yaşımdan beri beraberiz ve harika bir arkadaşlığımız var. Onunla bir araya geldiğim zaman bütün dertlerimi unutuyorum.