TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Gökhan Süzen: Sol çizgide bir dinamo 1.03.2011
Gökhan Süzen: Sol çizgide bir dinamo

Galatasaray altyapısında aradıklarını Abdullah Avcı sayesinde Belediyespor'da bulan bir oyuncu o. Özeleştiri yapabilen, eksiklerinin farkında olan ve bunların üzerine gidebilen farklı bir oyuncu tipi. Kaydını dondurmuş olsa da işletme öğrencisi, matematiği seviyor, giderek büyüyen bir de kütüphaneye sahip diyelim, siz de farkının farkına varın. Görev aldığı sol çizgiyi bir uçtan bir uca başarıyla kullanabilme özellikleriyle dikkat çekiyor ve Millî Takım'ın kadrosunda yer alıyor. En büyük hedefleri ay-yıldızlı formayla sahaya çıkabilmek ve bir gün çocukluk hayali Liverpool'da oynayabilmek.

Röportaj: Nihat Özten

Bugüne dek gençler kategorisi dâhil hiç ay-yıldızlı formayı giymemiş bir oyuncu olarak A Millî Takım kadrosunda yer almak nasıl bir duygu?

Öncelikle altyapı dönemlerimin çok parlak geçmediğini söylemem gerek. O zamanlar benimle birlikte oynayan arkadaşlarımın neredeyse hepsi birkaç kez millî oldu, ama ben olmadım. Tabii bunda benim zaman zaman oynayamamam ve bir istikrar yakalayamamamın etkisi büyüktü. Bunun burukluğu her zaman içimde oldu ancak hiçbir zaman kendimi A Millî Takım için hazırlamayı bırakmadım. Hep orayı hedeflemiştim kendime ve 2 sezondur da Süper Lig'de üstüne koyarak ilerlediğimi düşünüyorum. Hollanda maçı kampına davet edilmiştim ancak sakatlığım nedeniyle kampa dâhil olamamıştım. Şimdi de Güney Kore maçının kadrosuna katıldım ve forma giymesem de yedek kulübesinde yerimi aldım. Bu bile büyük bir mutluluk. Zamanı geldiğinde o formayı giyeceğimi ve ülkemi en iyi şekilde temsil edeceğimi biliyorum. O duyguyu yaşamadım ama düşüncesi bile beni çok heyecanlandırıyor. Sanırım millî formayla sahaya çıkacağım gün, hayatımın en mutlu anlarından birisi olacak.

15 yaşında Galatasaray altyapısına dâhil olduğunu biliyoruz. Düzce'den Galatasaray'a yolun nasıl düştü? Seni kim, nasıl keşfetti o dönemde?

Düzcespor'da oynarken Bilecik'te 14-16 yaş grubu Türkiye Şampiyonası'na katılmıştık ve orada Galatasaray da vardı. Bursaspor'la eşleştik ve elememiz halinde Galatasaray'la oynayacaktık. Bursaspor'la oynadığımız iki maçı Galatasaray'ın hocaları ve transfer komitesinden yetkilileri de izledi. Hayatımın bu iki maçta değiştiğini söyleyebilirim. Bursaspor maçlarımızı izleyen Muharrem ve Zafer Hoca beni Galatasaray'a almak istediklerini söyledi. Hayatımın en mutlu anlarından birisiydi. Çünkü çocukluğumdan beri tuttuğum bir takım beni almak istiyordu. O dönemde Beşiktaş ve Sakaryaspor'dan teklifler almıştım ve Sakaryaspor da Süper Lig'de oynuyordu. Galatasaraylı olmam ve o insanların yaklaşımının çok samimi gelmesi nedeniyle Galatasaray'ı tercih ettim.

Çok genç bir yaşta Galatasaray'a geldin. Tek başına İstanbul'a gelirken neler düşünüyor, nasıl hayaller kuruyordun?

Hayallerim öncelikle Galatasaray'da kendimi ispatlamak ve A takıma yükselmekti. Aslında ilk sezonumda her şey gayet iyi gidiyordu. Hocamız Abdullah Avcı'ydı ve benimle çok ilgileniyordu. Sürekli benimle konuşuyor, tavsiyelerde bulunuyor ve benden beklentileri olduğunu söylüyordu. Bu durum beni daha çok ateşliyor, arkadaşlarım bir çalışıyorsa ben iki çalışıyordum. O zamanlar bunun karşılığını da almıştım. Benden iki yaş büyüklerin, 85'lilerin oynadığı PAF takım kadrosuna alındım. O dönemde yine kendimden büyüklerin yer aldığı yurtdışı kamplarına katıldım. Sonra Abdullah Avcı, Galatasaray'dan ayrılarak Genç Millî Takımlarda görev aldı. Onun gitmesiyle birlikte benim futbol hayatım da düşüşe geçti. Önce ilk on birdeki yerimi kaybettim, sonra Süper Gençler kategorisine indirildim. Böyle olunca Galatasaray'dan ayrılma fikri kafamda canlanmaya başladı. Çünkü genç bir oyuncuydum ve sürekli oynamak istiyordum.

Galatasaray'da oynadığın dönemdeki takım arkadaşların kimlerdi? Bugün o takımdan üst düzeyde futbol oynayan kimler var?

Ben 87 jenerasyonundanım ve oynadığım takımda Arda Turan, Uğur Uçar, Aydın Yılmaz, Özgürcan Özcan, Cafercan Aksu, Mülayim Erdem gibi oyuncular vardı. Hepimiz gelecekte çok şey beklenen oyuncular içerisinde gösteriliyorduk. Ama o zamanki durumunuz gelecek için pek belirleyici olmuyor. Her şeyden önce çok çalışmak gerekiyor. Bunu biliyordum ve sürekli çalışmaya devam ettim. Bunun sonuçlarını belki Galatasaray'da görmedim ama başka bir takımda gördüm.

Alibeyköyspor'da piştim

Büyükşehir Belediyespor'a transferin nasıl gerçekleşti? Büyükşehir Belediyespor'a giderken neleri hedeflemiştin? Abdullah Avcı'nın bu transferdeki rolü neydi?

Dediğim gibi Abdullah Hocanın Galatasaray'dan ayrılmasından sonra benim adıma işler pek iyi gitmiyordu. Ama Abdullah Hoca, Büyükşehir Belediyespor'a gittikten sonra beni de takımına almak istedi. Aslında bu benim de çok şaşırdığım bir olay oldu. Galatasaray beni vermek istemedi. "Seni A takım için düşünüyoruz, burada daha iyi yerlere gelebilirsin" dediler ama bu bana pek inandırıcı gelmedi. Abdullah Hocaya ne olursa olsun artık Galatasaray'dan ayrılmak istediğimi söyledim. Çünkü oradaki miadımı doldurduğumu düşünüyordum. Abdullah Hoca, Galatasaray'da sevilen bir insandı ve ilişkilerini kullanarak beni Büyükşehir Belediyespor'a aldı. Transferimden sonra da, "Kimse bana iki sezon boyunca Gökhan Süzen'i niye aldın diye sormasın" demiş. Sanırım o dönemde kendisine benimle ilgili bayağı bir soru gelmiş. Nitekim Belediyespor'daki ilk iki sezonumda profesyonel futbolun ne demek olduğunu gördüm. İlk sezonda kulübü tanıdım. İkinci sezonumda ise Alibeyköy'e kiralık olarak gittim. Alibeyköyspor'da oynamamın hayatımın dönüm noktalarından birisi olduğunu söyleyebilirim. Sürekli oynadığım için kendimi tam bir futbolcu gibi hissettim. Bir de Galatasaray'a gelmeden önce hücum oyuncusuydum. Abdullah Hoca ise beni sol bek oynatmak istedi. Alibeyköyspor'da da sol bek oynadım ve defans oyuncusu olarak ne zaman ileri çıkmam gerektiğini, ne zaman kademeye girmem gerektiğini orada öğrendim. Abdullah Hoca beni pişmem için oraya göndermişti. Çünkü Süper Lig zor bir lig ve tecrübe kazanmış bir oyuncu olarak burada daha başarılı olacağımı düşünüyordu. Sonuçta Alibeyköyspor'da 30'a yakın maç oynadım. Bazı zorluklar çeksem de kiralık olduğumu biliyordum ve sadece futbola odaklandım. Bunun da bana faydası çok oldu.

Anlattığın kadarıyla Abdullah Avcı'nın bugünlere gelmende önemli bir katkısı var. Avcı dışında üzerinde emeği olan teknik adamlar kimlerdi?

Öncelikle Düzcespor'daki hocam Adnan Özer'in bendeki yeri apayrıdır. Çünkü futbolu ondan öğrendim diyebilirim. Küçük yaşlarda biraz laubali bir oyuncuydum. Pas vermeyi pek sevmez, çok çalım atardım. Adnan Hoca her seferinde dozajı ayarlıyor ve doğru yapmam gereken şeyi sürekli olarak anlatıyordu. Sonra Galatasaray'a gelmemi sağlayan Muharrem ve Zafer Hocanın da bendeki yerleri ayrıdır. Ama dediğiniz gibi, Abdullah Avcı'nın üzerimde emeği çok büyük. Bu noktaya gelmemdeki katkısını kelimelerle anlatamam.

Futbola başladığın dönemdeki idollerin kimlerdi?

Futbola başladığım dönemlerde 10 numara diye tabir edilen bölgede oynuyordum. Çalımı ve şut atmayı seviyordum. Böyle özellikleri olan en büyük yıldızlardan birisi de Hagi'ydi. Dolayısıyla onun gibi bir oyuncu olmak istiyordum. Daha sonra yavaş yavaş geriye doğru gelmeye başladım. Önce sol açığa, sonra sol beke doğru.

Sol bekte daha verimli olabilirim

Şimdi seni zaman zaman sol bek, zaman zaman da sol önde izliyoruz. Kendini daha iyi ifade ettiğin mevki hangisi? Ya da eskiden oynadığın 10 numarayı mı özlüyorsun?

Olayı rahatlık olarak düşünürsek tabii ki forvet arkası bölge. Sürekli top sende oluyor ve takımın hücum hattını belirliyorsun. Ama şu anda sol önde oynuyorum. Hocam orada görev veriyor ve ben de elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Öyle oynadığım takdirde skora daha fazla etki edebiliyorum. Hücumu seven bir oyuncu olarak benim için şu an oynadığım yer iyi. Ama asıl oynamak istediğim yer defansın solu. Sanırım Hiddink Hocamız da o şekilde düşünüyor. Orada oynadığım takdirde iyi bindirmeler yapabilirim. Skora öndeki kadar etki eden bir bölge olmasa da defansla hücumu bir arada iyi yapabileceğimi düşünüyorum.

Genç bir oyuncusun ve önünde kat etmen gereken uzun bir yol var. Bu yolda yürürken tamamlaman gereken eksiklerinin neler olduğunu düşünüyorsun?

Her futbolcunun bulunduğu noktada eksikleri vardır. Benim de eksikliklerim var tabii ki. Kazanma arzusundan dolayı oyun içerisinde fazla agresif olabiliyorum. Öncelikle bunu yenip daha sakin olmam gerekiyor. Hem takım arkadaşlarıma, hem de rakip oyunculara karşı daha yapıcı, daha sakin olmam lâzım. Sol bek oynadığım zamanlarda, bazen önde de oynamamdan kaynaklı hep ileri çıkmak istiyorum. Bu nedenle bazen defansı unuttuğum anlar oluyor. Kademe yapmam gereken anlarda yapmadığım oluyor. Bunları özeleştiri olarak söyleyebilirim. Sürekli defans oynamadığım için eksik gördüğüm, geliştirmem gereken yönlerim defansif özelliklerim. İleride pek sıkıntı olacağını düşünmüyorum.

Belirttiğin eksiklerin için ekstra çalışmalar yapıyor musun?

Kademe konusunda antrenman dışında pek çalışma yapılamaz zaten. Bu oynadıkça gelişebilecek bir şey. Ama antrenmanlardan sonra genelde sahada kalıp duvarla paslaşıyorum. Çünkü sol ayağımın da sağ ayağım gibi olması benim için çok büyük bir avantaj olur. Sürekli sol ayağımı geliştirmek için çalışıyorum. Ayrıca frikik çalışması yapıyorum ki bunun karşılığını her sene yavaş yavaş artırarak alıyorum.

Bugün Millî Takım oyuncusu olmanı sağlayan özelliklerinin neler olduğunu düşünüyorsun?

Çağımız futbolunda oyunu iki yönlü oynayabilmek çok önemli. Ben de bunu kötü yapmadığımı düşünüyorum. Sanırım öncelik bu olur benim için. Yine günümüz futbolunda topun sizde kalması, ayağa oynamak ve rakibi pas yaparak oyundan düşürmek önemli. Ben de her zaman topu ayağa ve olumlu kullanmaya çalışıyorum. Daha sonra kanat organizasyonları diyebileceğim, kanat bindirmeleri ve ortaları iyi yaptığımı sanıyorum ki bunların karşılığını bir şekilde almış durumdayız. Sezonun ilk yarısında Ekrem ağabeyle birlikte kullandığımız sol kanattan en fazla atak geliştiren takımlardan biriyiz. Ayrıca sabırlı ve oyun disiplininden kopmadan son dakikaya kadar oynayabilmek önemli. Bunu da saha içerisinde takıma katkı yaparak uyguladığımı düşünüyorum.

Futbolda para kazanmaya başladıktan sonra ailenin hayatında neleri değiştirdin?

Ailemin hayatında biraz değişiklik oldu. En azından oturduğumuz evin artık bizim olduğunu söyleyebilirim. Annemle babam yakın olduğu için sık sık Düzce'den İstanbul'a geliyor. Benim için aile kavramı çok önemli. Bugün bir noktaya gelebilmişsem eğer onların katkılarıyla olmuştur. Aklımda onların ve kendi geleceğim için bazı planlar var. Yavaş yavaş bu planlarımı da hayata geçirmeyi düşünüyorum.

Annen, baban ne iş yapıyorlar?

Babam emekli, annem de dikiş hocası.

Kaç kardeşsiniz?

Bir ağabeyim var. O da 9 Eylül Üniversitesi Fransızca Öğretmenliği bölümünü bitirdi ve şimdi birlikte yaşıyoruz.

Peki, sen futbol oynarken eğitimini de sürdürebildin mi?

Şu an Maltepe Üniversitesi İşletme Bölümü'ne kayıtlıyım. Gerçi hem okulun çok uzak olması hem de maç ve idman programının yoğunluğu nedeniyle devam edemediğimden dolayı kaydımı dondurdum. Ama kafamda bir daha sınava girip Spor Akademisi'nde okuma programı var.

Matematik ve işletmeyi seviyorum

Ben de onu soracaktım. Genelde futbolcular Spor Akademisi'nde okuyor. Sen neden İşletme'yi tercih ettin?

İlk başta sevdiğim ve yapabileceğimi düşündüğüm için tercih ettim. Matematiğe ve işletme branşına ilgim var. Zaten devam ettiğim ilk sene sonunda da ikinci sınıfa geçmiştim. Ama sonrasında şartların ağırlaşmasından dolayı kaydımı dondurmak zorunda kaldım.

Büyükşehir Belediyespor'da takım içi rekabetiniz nasıl? Gelişmeye katkı sağlayıcı bir rekabet mi yaşıyorsunuz?

Bizim takımda oldukça genç oyuncu var ve bunlar şans alabiliyor. Takım olarak iki senedir sakatlıklardan dolayı sıkıntı yaşadık. Neredeyse her maçta 7-8 sakatımız oluyordu. Ama sahaya çıkan arkadaşlarımız elinden geleni yaptı ve hiç bir oyuncunun eksikliği hissedilmedi. Şimdi sakat sayımız azaldı ve takım içerisindeki rekabet üst düzeye çıktı. Herkes iyi niyetle takımın başarılı olmasını istiyor ve bunun için elinden gelen katkıyı yapmaya çalışıyor. Takım başarısı ön planda olduğu için de herkes iyi olanın oynamasını istiyor. Bu da takım içi birlikteliği güçlendiriyor.

Futbolun hakkında özeleştiri yapar mısın?

Yaparım tabii ki. Hata yaptığım pozisyonları düşünüp, "Orada o pası nasıl atmadım" ya da "O topu nasıl kaptırdım" diye kendimi yerim açıkçası. Çünkü hem bana güvenerek görev veren hocalarım hem de ben o işin doğrusunu yapabileceğimi biliyorum. Ama saha içinde bazen istediğin ve becerebileceğin şeyleri yapamadığın anlar oluyor. Oyun içerisinde de bunun etkisinden bir an önce kurtulmak gerekiyor.

Oynadığın maçları daha sonra izliyor musun?

Genelde özet olarak izliyorum ama sonraki hafta karşılaşacağımız rakibin maçlarını izlemeyi daha çok seviyorum. Zaten bunu yapmanız ve rakibinizi tanımanız gerekiyor. Hocamız da interaktif şekilde toplantı yapıyor ve o hafta oynayacağımız takımın artı ve eksilerini bize gösteriyor. Daha öncesinde rakip hakkında bir şeyler bilmek iyi oluyor.

Diğer maçları takip eder misin? Avrupa futbolunu izliyor musun?

Maç izlemeyi seviyorum. Başka önemli bir işim yoksa mutlaka televizyondaki maçları canlı olarak izlerim. Hem Süper Lig hem de Avrupa maçlarını elimden geldiğince takip ediyorum. Çünkü biliyorum ki bir gün o izlediğim maçlarda oynayan oyuncularla bir yerlerde karşılaşabilirim. O oyuncuları tanımanın, özelliklerini bilmenin ilerde işime yarayacağını düşünüyorum.

Avrupa'da hayalini kurduğun bir lig, bir takım var mı?

Çocukluğumdan beri hayalim hiç değişmedi. Liverpool'da oynamak en büyük hayallerimden biri. Eğer bir gün olursa, hayallerimin sonuna ulaşmış olacağımı düşünüyorum.

Büyükşehir Belediyespor her sezon büyük takımlara sürpriz yapan ve yine her sezon bir adım yukarı çıkan bir ekip. Birçok insanın, "Seyircisi yok, hedefi de yok" dediği bir takım bunu nasıl başarıyor? Sizi motive eden şey ne?

Seyircimizin olmaması elbette ki kötü bir durum. Çünkü saha içerisinde kendi sesini rahat bir şekilde duyabilmek futbolcu için olabilecek en kötü şeylerden birisi. Büyük takımların maçlarını bile seyircisiz izlediğinizde zevk alamıyorsunuz. Biz evimizde oynadığımız bütün maçlarda bunu yaşıyoruz. Ama bizim seyircimiz de ufak ufak oluşmaya başladı. Boz Baykuşlar diye 70-80 kişilik bir grup var. Takım olarak böyle devam ettiğimiz ve hayata geçirilen yeni stat projemiz tamamlandığı zaman seyirci sayımızın da artacağını düşünüyorum. Şu an için seyircisiz oynamaya alıştık ve bu durum bizi çok da olumsuz etkilemiyor. Bizi motive eden en önemli şey ise takım içindeki arkadaşlığımız. Takımın büyük bir çoğunluğu neredeyse 4-5 senedir beraber oynuyor. Birbirimizi tanıyoruz ve bunun sayesinde oyun içerisinde yardımlaşmayı üst düzeye çıkartıyoruz. Sanırım bu da bizi izleyenlerin gözünde sempatik kılıyor.

Henüz çok gençsin ve önünde uzun bir kariyer var. Gelecekle ilgili nasıl planlar yapıyorsun?

Söylediğim gibi en büyük hayalim Liverpool'da oynamak. Şu an için uzak bir hayal olarak görülebilir ama eksikliklerimi giderir ve çok çalışarak sürekli üzerine koyarsam gerçekleşmeyecek bir hayal de değil. Öncelikle Türkiye'de üst seviyede oynamam gerekiyor. Bu da dört büyüklerden birisi olabilir. Oralarda oynadığım takdirde İngiltere ve Liverpool hayalime ulaşabileceğimi düşünüyorum.

Özel hayatında neler yaparsın? Hobilerin neler?

Normal hayatımda saha içindekine nazaran çok sakinim. Sessiz yerleri sever, sakin bir hayat yaşarım. Kız arkadaşımla beraber salaş yerlere gitmeyi severim. Halkın içinden biri olmak, ucuz mağazalara gidip alışveriş yapmak hoşuma gider. İzinli ve yorgun olmadığım zamanlarda sürekli gezerim.

Kitaplarla aran nasıl?

Evde küçük bir kütüphanem var. Her geçen gün biraz daha büyüyor ve ileride güzel bir arşivim olacak. Kamplarda ve maç akşamları okumayı seviyorum. Genelde macera romanları okuyorum.

Sinema?

Sinemayı da çok severim. Boş olduğum her gün gidiyorum diyebilirim.