TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Hüseyin Sabancı: "Hakemliğimle anılmak istiyorum" 30.04.2010
Hüseyin Sabancı: "Hakemliğimle anılmak istiyorum"

Bank Asya 1. Lig'de yönettiği maçlarla öne çıkan, MHK'nın umutla baktığı ve bu nedenle 2 yıldır mentör verdiği bir hakem. Şampiyonlukları bulunan bir atlet ve Süper Lig kadrosunun en genç ismi. Dördüncü hakem olduğu Kasımpaşa-Gaziantepspor maçıyla tanınırlığı arttı. O maçta kenardan yaptığı müdahaleyle hakemin verdiği penaltı ve kırmızı kart kararının değiştirilmesini sağladı. Ancak dördüncü hakem olarak tanınmanın, yönettiği maçlardaki başarısını gölgede bırakmasından rahatsızlık duyuyor ve bunun haksızlık olduğunu düşünüyor.

Röportaj: Mazlum Uluç

Kasımpaşa-Gaziantepspor maçında hakemin verdiği penaltı kararını ve gösterdiği kırmızı kartı iptal ettirince gündeme geldiniz ama insanlar sizi pek de fazla tanımıyor. "Hüseyin Sabancı kimdir?" diye sorarak başlayalım.

1980 yılında İzmir'de doğdum. Eğitim dâhil bütün hayatım İzmir'de geçti ve hâlihazırda orada yaşıyorum. Celal Bayar Üniversitesi İşletme Fakültesi'nden mezun oldum ve ticaretle uğraşıyorum. Bir zücaciye ve hediyelik eşya mağazam var. Evliyim. 3 yaşında Efe isminde bir oğlum var.

Futbola ilginiz nasıl başladı?

Başlangıçta atletizm yapıyordum. Orta mesafe koşucusuyum. İzmir ve Ege Bölgesi'nde 3 bin metrede derecelerim var. Aslında milli atlet olacaktım ama futbolu seçince atletizmi bıraktım. Amatör takımlarda stoper olarak bir süre oynadıktan sonra üniversitesi sınavı dönemi geldiğinde ikisini bir arada yürütemeyeceğimi anladım. Futboldan da kopmak istemediğim için hakemliğe geçtim.

Hakemliğe geçişiniz nasıl oldu?

Çok yakın bir akrabam o dönemde amatör kümelerde hakemlik yapıyordu. Ben de onun sayesinde hakemliğe başladım. O sırada 18 yaşındaydım. Yani yaklaşık 11-12 yıldır hakemlik yapıyorum.

Süper Lig kadrosundasınız ama sizi şimdilik sadece Bank Asya 1. Lig maçlarını yönetirken izleyebiliyoruz.

Şu ana kadar Süper Lig'de maç yönetmedim. Ama dördüncü hakem olarak görev yapıyorum. Bu arada Bank Asya 1. Lig maçlarını yönetiyorum. Bu arada 2 yıldır da mentörüm var. Doğan Babacan Hocamla birlikte çalışıyorum.

Mentörünüzün olması, MHK'nın sizden gelecek adına ciddi biçimde umut beslediği anlamına geliyor sanırım.

Herhalde öyle ama bunu cevaplamak bana düşmez (Gülüyor). Doğan Hocayla 2 yıldır çok keyifli bir şekilde çalışıyoruz ve çok büyük ilerleme kaydettiğimi söylüyor. Türkiye'nin Dünya Kupası finallerinde maç yönetmiş tek hakemiyle çalışmak benim için hem gurur vesilesi hem de kendimi geliştirme adına büyük bir avantaj.

MHK'nın bugünkü yönetimi hakemlerin alt liglerde pişerek gelmesini önemsiyor. Bu açıdan bakıldığında siz kendinizi yeterince tecrübeli görüyor musunuz?

Ben öyle görüyorum ama önemli olan benim nasıl gördüğüm değil. Maç sayılarım oldukça iyi. Özellikle bu sezon Bank Asya 1. Lig'de 16 maça hakem olarak çıktım, Ziraat Türkiye Kupası'nda da önemli maçlar yönettim. Ancak her şeyin bir zamanı var. Yöneticilerimiz de bunu değerlendiriyor ve zamanımın gelmesini bekliyordur diye düşünüyorum. Ben de sabretmenin, bu sürede doğru işler yapmanın ve fırsat verildiğinde iyi değerlendirmenin önemli olduğunu düşünüyorum.

Örnek aldığınız hakemler var mı?

Özellikle benim hakemliğe başladığım yıllarda Pierluigi Collina çok önde ve örnekti. Ben hâlâ kendime onun hakemliğini örnek alıyorum. Hatta Collina bir söyleşi için İstanbul'a geldiğinde ben de oraya gitmiş ve kendisiyle tanışıp konuşma fırsatı bulmuştum. Şu anda da bir firma adına Avrupa'yı gezip çocuklar yararına bir şeyler yapmaya çalışıyor. Bu açıdan da örnek bir insan olduğunu düşünüyorum. Hakemliğine gelince, güven ortamını oturtmuş, futbolcularla mükemmel iletişimi olan birisiydi. Ondan çok etkilenmiştim ve hakemliğim hâlâ Collina'nın izlerini taşır.

Hakem, iyi sporcu olmalı

Aday hakem olduğunuzda birlikte yola çıktığınız birçok insan artık hakemlik yapmıyor. Hakemleri yöneten insanlar hangi özellikleriniz nedeniyle sizi bu noktaya taşıdı?

Hakemlik bence çok büyük bir cesaret ve özgüven gerektiriyor. İletişim bilginizin yüksek olması gerekiyor. Sabretmek çok önemli. Hakemlikte belli noktalarda moraliniz kırılıyor, belli zamanlarda motivasyonunuz düşüyor. Ama siz sabırla ve inatla yola devam etmelisiniz. Spor yapmayı da sevmeniz gerekiyor. Çünkü hakemlik iyi sporcu olmakla da çok ilgili. 90 dakika boyunca futbolcuların dinlenme şansları var ama hakemin yok. Maçın tamamında dikkatli ve motive kalmanız gerekiyor.

Cesaret önemli dediniz. Siz sanırım bu cesareti 4. hakem olduğunuz Kasımpaşa-Gaziantepspor maçında hakemin çok kritik iki kararını değiştirerek gösterdiniz. O kritik pozisyonda neler yaşandığını anlatır mısınız?

O pozisyona ben de yakındım. Çünkü ev sahibi takımın teknik direktörü kulübesinden çıkmış ve teknik alan çizgisine yaklaşmıştı. Ben de onu kontrol etmek amacıyla o tarafa yönelmiştim. Dolayısıyla pozisyonu çok net biçimde görmüştüm. Maçı yöneten Hakan Özkan benim için bir ağabeydir. Hakemlik de bir ekip işi olduğu için aynı zamanda bir sevgi işidir. Orada ortaya çıkan karar da birbirimizi çok sevmekten kaynaklanan bir karar oldu. Hakan ağabeye yardım etmek istedim ve pozisyonu çok net olarak gördüğüm için müdahalede bulundum. Zaten tam olarak görmediğiniz bir pozisyon için asla böyle bir müdahale yapamazsınız. Cesur olabilirsiniz ama o anda sadece cesaret yetmez, gördüğünüzden yüzde yüz emin olmanız da gerekir. Çünkü hakem orada zaten bir karar vermiş ve siz o karara müdahale ediyorsunuz.

Hakan Özkan'ın doğruyu bulmak adına kendi kararından vazgeçip sizin kararınıza uyması da çok erdemli bir davranış değil mi?

Hakan ağabey, aramızdaki sıcak dostluk gereği bana çok güvendiği için ne gördüğümü sordu ve beni dinledikten sonra kararından döndü. Gerçekten de önemli olan doğruyu bulmaksa, Hakan ağabey en doğru davranışı sergiledi. Herkesin bunu yapamayacağını düşünüyorum. Zaten aylar önce Hakan ağabeyin size verdiği röportajı okumuştum. O röportajda da başına böyle bir olay gelirse, kendi kariyerini değil, âdil kararı seçeceğini söylüyordu. Bu olayın sonrasında da aklıma Hakan ağabeyin o gün söyledikleri geldi.

Hakem olduğunuz bir maçta sizin başınıza böyle bir olay gelse ve dördüncü hakeminiz kararınızı değiştirmenizi istese nasıl davranırsınız?

Eğer verdiğim karardan şüpheleniyorsam ben de aynısını yaparım.

Bu olayın ardından dördüncü hakemliğin anlamı da biraz daha yerine oturdu sanki.

Aslında bu yeni bir boyut değil. Oyun kurallarında geçen haliyle, dördüncü hakem, hakemin istediği her an yardımda bulunmalı. Ben de aslında dördüncü hakemin görevi dışında bir şey yapmadım. Sadece görevimi yerine getirdim. O olayla gündeme gelmiş oldum ama aslında bu sezon hakemlik adına gösterdiğim performansın daha önemli olduğunu düşünüyorum.

Bu olayla ilgili, "Yılın hakemliği" gibi yorumlar yapıldı.

Bence yılın hakemliği bu kadar basit bir şey değil. Tabii ki ciddi bir olaydı ama biliyorsunuz bu sezon Cüneyt Çakır Hoca UEFA'da klasman atladı; bence yılın olayı budur.

Kondisyonunuzun iyi olduğunu biliyoruz. Bu sizin eski bir atlet olmanızdan mı kaynaklanıyor?

Evet. Koşmayı seviyorum ve atletizm yapmış olmanın faydalarını görüyorum. Her hakem futbolcular kadar koşmak ister. Bazı hakemler de sahada iyi yer alır. Onların çok koşmalarına gerek yoktur. Ben de Doğan Hocanın tavsiyeleri doğrultusunda iyi yer alan bir hakem olmak istiyorum. Mutlaka daha önce koşup yerini almanız, olay anında da ise durmanız lâzım. Bu çok zorlu bir denklem.

Özel antrenmanlar da yapıyor musunuz?

Haftada beş gün antrenmanımız var. Bunun üç günü için Ali Kızılet Hocamız bize kişisel antrenman programları gönderiyor. Ama bunların dışında ben özel antrenmanlar yapıyorum.

Hata yaptığınız maçların ardından neler hisseder, neler yaşarsınız?

Maç içinde eğer kritik bir hata yaptıysam, "Bu hatayı artık düşünmemeliyim" diyorum. Ne kadar kısa zamanda unutursam o kadar iyi. Çünkü bir sonraki pozisyon çok daha önemli olabilir. Bir sonraki pozisyonu kaçırırsam, yaptığım hatanın üzerine yeni halkalar eklenir. Eve gittiğimde mutlaka kendi muhasebemi yaparım. Ama hatanın üzerinde durmak yerine o hatadan ders çıkarmak gerekiyor. Çünkü futbolcular sahada büyük bir emek veriyor. Belki kaybedince uyuyamıyorlar. Onların emeğine saygı duyarak hata yapmamaya çalışıyorum.

MHK hakemleriyle yakından ilgileniyor. Ayrıca bir de mentörünüz var. Peki, onların dışında hakemlikle ilgili yaşadıklarınızı paylaştığınız, birlikte bir muhasebe yaptığınız kimse var mı?

Ben eşimle paylaşırım. Zaten birçok hakem için de böyledir, Eve gittiğimde "Bugün şu hatayı yaptım" ya da "Bugün maç çok kötü geçti" diyebilirim. Bu konuşmayı yapmak beni çok rahatlatır. Tabii birçok maça Doğan Hocayla gitmek de benim için büyük bir şans.

Hakemlerin saha içinde oyuncularla kurduğu diyaloglar birbirinden farklı olabiliyor. Siz bu anlamda nasıl bir hakemsiniz?

Hakemin sahada hep aynı yüz ifadesiyle olmaması gerektiğini düşünüyorum. Her zaman çok sert olamazsınız, her zaman gülemezsiniz ya da her zaman donuk bir yüz ifadesi takınamazsınız. Bu ifade pozisyonlara ve oyuncunun niyetine göre değişir. Oyuncular genelde iyi niyetlidir ama bazen kazanma arzusu iyi niyetlerini alıp götürebiliyor. Zaman zaman çok sert olabiliyorum, zaman zaman gülebiliyor veya tebessüm edebiliyorum. Ama o dengeyi iyi yakalamak lâzım. İletişimin anahtar olmasının sebebi de bu zaten.

Oldukça genç bir hakemsiniz ve sahadaki futbolcuların bir bölümü sizden daha büyük. Bu durum otoritenizle ilgili bir soruna yol açıyor mu?

Ben şu andaki kadronun en genç hakemiyim. Yaşım birçok futbolcudan daha küçük. Ama maçın ilk 15-20 dakikasında benim kararlı olduğumu, verdiğim kararın arkasında durduğumu ve kendilerine saygı gösterdiğimi görünce, oyuncular da bana saygı duymaya başlıyor.

Hakemlik, hayatınızın büyük bir bölümünü kaplıyor. Bu arada iş hayatınızı nasıl yürütebiliyorsunuz?

Açıkçası oldukça zor yürüyor. Dediğim gibi bir mağazam ve orada çalışan bir ekibim var. Bu arada eşimin de benimle birlikte çalışıyor olması işlerimi kolaylaştırıyor. Orada yokken gözüm arkada kalmıyor. Ancak özel sektörde çalışanlar için durum daha zor. Çünkü izin almaları kolay olmuyor. Ama hakemliği seviyorsak her zorluğa katlanmak durumundayız.

Eğitim konusunda çok şanslıyız

Her hafta Silivri'de kampa alınıyorsunuz ve farklı eğitimlerden geçiyorsunuz. Bu eğitimlerden birisi de psikolojik eğitim.

Mental destek gerçekten çok önemli. Çünkü bu işin psikolojik boyutu çok yoğun. Baskılardan etkilenmemek çok önemli. Kampımız izole bir ortam. Doğayla iç içe bir atmosfere sahip. Burada Serdar Terekli ve Ömer Ateş Hocalarımızın mental desteği bize büyük katkı sağlıyor. Bu arada eğitim konusunda da çok şanslıyız. UEFA Hakem Komitesi üyesi Jaap Uilenberg'den Avrupalı hakemlere verilen standart eğitimi alıyoruz. MHK sürekli eğitim veriyor. Her konuda şanslı bir kitle olduğumuzu düşünüyorum. Kararlarda standardın sağlanması konusunda olumlu adımlar var. Bunun önümüzdeki sezondan itibaren tam anlamıyla oturacağını düşünüyorum.

Hiç hakem olduğunuza pişman olduğunuz bir an oldu mu?

Her hakemin hayatında olduğu gibi benim de kötü anılarım var. İzmir'de toprak sahada oynanan bir amatör maç yönetiyordum. Maçın sonrasında taşlandık ve sahadan zor çıktık. Hatta jandarma arabasını soyunma odasının kapısına kadar getirdiler, stadı öyle terk edebildik. O gece sabaha kadar karakolda kaldık. Hakemlikte böyle olaylar maalesef yaşanıyor. Ama ben "Bunu da yaşamam gerekiyormuş" diye düşündüm ve bu olayı tecrübemin bir parçası olarak kabullendim.

Maçlara çıkmadan önce bir uğurunuz var mı?

Her hakemin var mıdır bilmiyorum ama ben mutlaka dua ederim.

Hakemlikte bundan sonraki hedefleriniz neler?

Benim hedefim öncelikle Süper Lig'de maç yönetmek. Bunu gerçekleştirebileceğimi düşünüyorum. Sonrasında orada marka olmak, UEFA'da Avrupa Şampiyonası ve Dünya Kupası'nda maç yönetmek istiyorum.

Futbolun dışındaki hayatınızda neler var?

Çok fazla boş vaktim yok aslında. Mağazayı kapattıktan sonra eve gelişim saat 22.00'yi buluyor. Oğlumla vakit geçirmek en büyük mutluluk kaynağım. Çünkü büyük bir hasretle beni bekliyor. Eşimle sinemaya gidiyorum ya da İzmir sahilinde geziyorum. Fırsat buldukça annemi, babamı ziyaret ediyorum.

Hakemlik eleştirilerin yoğun olduğu bir meslek. Televizyondaki spor programlarını izliyor musunuz?

Açıkçası izlemiyorum. O programlarla karşılaştığımda kanal değiştiriyorum. Bana çok sağlıklı gelmiyorlar. Eleştiriler çok sığ kalıyor. Bazen konuyu bilmemekten kaynaklanan yanlışlar yapılıyor. Bazen de sahada yaptığınız hata, hata boyutundan çıkartılıyor ve kişilik haklarınıza saldırıya dönüşüyor. Bu nedenle o tip programları izlemiyorum.

Peki, Süper Lig kadrosuna girdikten ve özellikle Kasımpaşa-Gaziantepspor maçındaki o olaydan sonra İzmir'de tanırlığınız arttı mı?

Mağazam Şirinyer'de ve o çevrede tanınan birisiyim. Bank Asya Ligi'ndeki maçlarımı izleyenler gelip benimle konuşuyorlardı. Ama Kasımpaşa-Gaziantepspor maçından sonra bu konuşmalar yoğunlaştı. Ben bunu biraz da kendime yapılmış bir haksızlık olarak değerlendiriyorum. Çünkü benim hakemlikle ilgili çok büyük emeğim var. Sadece dördüncü hakemlikle ilgili bir konuyla anılmak çok hoşuma gitmiyor.

Sabancı soyadı ilgili çekiyor mu?

Evet, çekiyor ve hafızada kalıyor. Ama benim bilinen Sabancı ailesiyle bir ilgim yok.