TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Ediz Bahtiyaroğlu 1.03.2007
Ediz Bahtiyaroğlu

10 yaşındayken ailesiyle birlikte Bosna-Hersek'ten Türkiye'ye göç etti. Bursaspor'un altyapısında futbola başladı. Yıldızı Aykut Kocaman'la birlikte Ankaraspor'da parladı. 21 yaşında Ümit Milli Takım formasıyla tanıştı. Antrenmana gidecek para bulamadığı günleri hiç unutmuyor ve "Bugün bulunduğum noktaya kolay gelmedim. Bu konumumu da kolay kolay terk etmek istemem. Her zaman daha fazla çalışmam ve sürekli üzerine koymam gerektiğini biliyorum" diyor.

Röportaj: Mazlum Uluç

Öncelikle futbola nasıl başladığını, futbolcu olmaya nasıl karar verdiğini anlatır mısın?

Futbola Bursaspor'un altyapısında başladım. PAF takım dışında altyapının bütün kademelerinde oynadım. Yugoslavya'dan Türkiye'ye göç ettiğimizde 10 yaşındaydım. Bosna-Hersek'in Yenipazar şehrinden Bursa'ya geldik ve Bursaspor'un altyapısında oynamaya başladım. Bursaspor'un küme düşmesi üzerine Ankaraspor'a transfer oldum.

Bursaspor'un küme düşmesi mi böyle bir tercih yapmanda etkili oldu?

Hedeflerim büyüktü, Süper Lig'de oynamak istiyordum. Bu nedenle bir 2.Lig takımında kalmak istemedim ve Ankaraspor'a geldim. Önce PAF takımında oynamaya başladım. 1 yıl Keçiörengücü'ne kiralık gönderildim ve orada şampiyonluk yaşadım. Aykut Kocaman göreve geldikten sonra beni kampa çağırdı ve başarılı bulunca da kadroya dâhil etti.

Aykut Hoca benim için avantaj

Bu sezon ilk yarının sonlarına doğru banko oynamaya başladın. Ankaraspor'daki durumunu nasıl görüyorsun? Aykut Kocaman'la çalışmak senin için bir avantaj mı?

Elbette, Aykut Hoca ile çalışmak bizim için çok büyük bir şans. Çünkü o her futbolcuya eşit biçimde yaklaşan, tecrübeli-genç ayrımı yapmayan bir teknik adam. Sezar'ın hakkını Sezar'a veren, formayı iyi olana teslim eden birisi Aykut Hoca. Bu da benim gibi genç bir oyuncu için avantaj elbette. Çünkü formda olduğum sürece oynayacağımı biliyorum.

Ankaraspor ligin en fazla berabere kalan takımı. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsun?

Ben bu beraberlikleri bir dezavantaj olarak görmüyorum. Sezonun ilk yarısında dört büyük takımdan üçüyle berabere kaldık. Yani üçünden de puan aldık. Aslında o maçları kazanabilirdik de. Ben Ankaraspor'un sezonun ikinci yarısında ve önümüzdeki yıllarda çok daha güçlü bir takım haline geleceğini düşünüyorum.

Bir savunma oyuncusu olarak Ankaraspor'un defans kurgusunu nasıl buluyorsun?

Sadece defans bölgesi için konuşmamak gerek, biz takım olarak gerçekten iyi savunma yapıyoruz ve bu skorlardan da anlaşılıyor. Kolay kolay yenilmiyoruz. Ligin en az gol yiyen takımlarından birisiyiz ve bu özelliğimizi sürdürmek istiyoruz.

Oynamadığın maçlarda kenarda beklemek seni nasıl etkiliyor? Motivasyonunda bir eksiklik oluyor mu mesela?

Profesyonel bir futbolcunun her şart altında kendisini hazır tutmak zorunda olduğunun bilincindeyim. Kenarda da kalsam hem fizik hem de mental açıdan her an oynayacakmış gibi hazır olmaya çalışıyorum.

Ailen de Ankara'da seninle birlikte mi yoksa yalnız mı yaşıyorsun?

Ailem Bursa'da, ben Ankara'da yalnız yaşıyorum. Zaten her gün antrenmanlar var. Pek de boş vaktimiz kalmıyor. Fırsat bulursam da arkadaşlarımla sinemaya gidiyorum ya da playstation oynuyorum.

Antrenmana gidecek para bulamamıştım

Bosna'daki günlerine dönersek, orada herhangi bir takımda futbol oynamış mıydın?

Orada sokak aralarında arkadaşlarımla futbol oynamıştım. Futbolun altyapısını Bursa'da gördüm. Burada da çok büyük zorluklar yaşadım. Gün geldi antrenmana gidecek para bulamadım. Bu noktalara kolay gelmedim. Babam emekli, annem ev hanımı. Üç kardeşiz. Ağabeyim ve ablam üniversitede okuyordu. Bu da aileme maddi açıdan külfet getiriyordu. O dönemde asgari ücretten maaş alıyordum ve çoğunu da aileme veriyordum.

Bugün artık asgari ücretin üzerine para kazanan bir futbolcusun. Ailene destek olma anlamında neler yapıyorsun?

Ailem benim için her şeyin üzerinde. Beni bugünlere getiren onlar ve bundan sonra ben onlar için çalışacağım. Profesyonel olmamın ardından ailemin yaşam şartları da değişti elbette.

Oyuncunun hayatında çok zor bir dönem var. Altyapıdan A takıma geçişte bir kırılma noktası yaşanıyor ve çok sayıda oyuncu bu dönemde kaybediliyor. Sen bu aşamayı nasıl geçtin?

Bu noktada Aykut Hoca'nın bana çok büyük yardımları oldu. Bizim gibi genç oyuncularla sürekli konuşuyor, tavsiyelerde bulunuyor ve destek oluyor. Ben kuvvetiyle oynayan bir futbolcuyum ve her zaman güçlü kalmam gerekiyor. Bunun bilinciyle hareket ediyorum. Sadece kendime değil, takım arkadaşlarıma da saygılı olmam ve performansımı sürekli üst düzeyde tutmam gerekiyor.

Bir oyuncunun faal futbolculuk hayatı 10-15 yıl sürüyor. Ama futbolcular genellikle bunun farkına varıp da "Ben bu süreçte her şeyimi maksimum düzeyde futbola verip ondan sonra ne yaparsam yaparım" diyemiyor galiba.

Ben bunun gayet farkındayım. Çünkü bu noktaya kolay gelmedim. Büyük zorluklar çektim, çok çalıştım. Bugün bulunduğum konumu da kolay kolay terk etmek istemem. Her zaman daha fazla çalışmam ve sürekli üzerine koymam gerektiğini biliyorum.

Hırsımla oynamaktan zevk alıyorum

Futbola başladığın dönemde kendine örnek aldığın oyuncular var mıydı?

Franz Beckenbauer. Onun oynadığı döneme yetişemedim ama babam beni hep ona benzetirdi. Sonradan maç kasetlerini de izledim ve onun gibi bir futbolcu olmak istedim. Bursaspor'a geldiğimde de örnek aldığım futbolcu Bahtiyar'dı. Belki birçok kişi için iyi bir örnek değil ama onun hırsı, kazanma azmi beni etkiledi. Ben de kendimi onun gibi bir oyuncu olarak tanımlıyorum. Sahada kazanmak için içimde büyük bir hırs var. Ama bu hırs rakiplerime dönük değil. Topa karşı sert bir oyuncuyum. Saha içinde her şeyimi vermeyi seviyorum, böyle oynamaktan zevk alıyorum. Zaten bu özelliklerimle bu noktaya geldim, kim ne derse desin vazgeçmeye de niyetim yok.

Günümüz futbolcularından örnek aldığın birileri var mı?

Bülent Korkmaz'ın hırsını örnek alıyorum. Chelsea'nin kaptanı John Terry'yi idolüm olarak görüyorum. Onun gibi bir futbolcu olmak istiyorum.

Terry iyi bir savunma oyuncu olmasının yanı sıra attığı kritik gollerle de tanınan bir isim. Senin de bu tip özelliklerin var mı?

Bugüne kadar bu yönümle ön plana çıkamadım. Ama maç tecrübem arttıkça gol atabilen bir savunma oyuncusuna dönüşebilirim. Genellikle stoperlerin teknik kapasitelerinin düşük olduğu yönünde görüşler vardır. Ama ben kendimi o kategoride görmüyorum. Bir santrforun özelliklerini de taşıdığıma inanıyorum.

Bir maçla değerlendirmek yanlış

Süper Lig'de oynamak genç bir oyuncu için önemli bir kariyer. Sen ligdeki ilk maçını hatırlıyor musun?

İlk çıktığım maç Galatasaray karşılaşmasıydı. Aslında benim için talihsiz bir başlangıç oldu. İlk maçımda penaltı yaptırdım ve kendimi çok kötü hissettim. O dönemde Aykut Hocam ve Menajerimiz Mehmet Şen'in büyük desteğini gördüm.

Her futbolcu penaltı yaptırabilir. Sen neden bu kadar etki altında kaldın?

Bu sezon ilk maçımdı ve üstelik daha önce yaşadığım bir talihsizlik daha vardı. Samet Aybaba döneminde Intertoto Kupası maçında forma şansı bulmuştum. O maçta kötü oynayınca kiralık olarak Keçiörengücü'ne gönderildim. Galatasaray maçında da penaltıya sebep olunca, içimden "Eyvah, yine Keçiören'e gönderileceğim" diye geçirdim. Ama bir futbolcuya bir maçta değil, birkaç maçta şans tanımak gerekir. Birçok yetenekli futbolcu bu nedenle harcanıp gidiyor. Türkiye'deki kadar yetenekli futbolcular dünyanın hiçbir ülkesinde yok. Bu potansiyeli daha iyi değerlendirmek lazım. O anlamda Aykut Hoca bizim için büyük bir şans. Kendisini hâlâ futbolcu gibi görüyor, antrenman bittikten sonra bizimle kalıyor ve çalışmayı sürdürüyoruz. Bundan önce böyle bir şey görmemiştim.

Kendini sorguladığında ne gibi eksikliklerin olduğunu düşünüyorsun?

Eksiğim yok desem yalan söylemiş olurum. Elbette eksiklerim var. Çabukluğumu geliştirmem ve oynadığım mevkiin gereklerini iyice ezberlemem lazım. En önemli avantajlarımdan biri savunmada birlikte görev yaptığım arkadaşlarımın tecrübesi ve bana verdikleri destek. Bugüne kadar oynadığım maçlarda kendimi yeterli bulmuyorum ve Aykut Hocama borçlu olduğumu düşünüyorum. Ama bu borcumu mutlaka ödeyeceğim.

Ankaraspor'un durumunu nasıl değerlendiriyorsun? Takım Turkcell Süper Lig'e ilk çıktığında 5 yıl içinde şampiyonluk öngörülmüştü. Aradan 2.5 sezon geçti. Sence bu hedefe ne kadar yakınsınız?

Bu iskeleti korumamız gerekir diye düşünüyorum. Ankaraspor sözünü ettiğiniz süreçte çok fazla futbolcu aldı ve gönderdi. Ama şu anda bu politikanın yanlış olduğu anlaşıldı. Aykut Hocamız bir iskeleti oturtmaya çalışıyor. Ben de bu kadroda yer almayı sürdürmek amacındayım.

Kariyerin için ne gibi beklentilerin var? Sadece milli olmak seni tatmin eder mi, yoksa daha farklı hedeflerin de var mı?

Öncelikle Ankaraspor'un banko oyuncusu olmak istiyorum. Burada mutluyum. Ama ileride neler olur bilemem? Tabii benim de büyük takımlarda oynamak gibi hedeflerim var.

Premier Lig futbol karakterime uygun

Avrupa'da oynamak gibi hayallerin de var mı?

İngiltere Ligi'nde oynamak istiyorum. Premier Lig'in benim futbol karakterime uygun olduğunu düşünüyorum. Futbol orada sert ve daha fazla fizik güçle oynanıyor. O ligde başarılı olabileceğimi düşünüyorum. Özellikle hava toplarındaki hâkimiyetimle İngiltere Ligi'nde göze batan bir oyuncu olabilirim.

Hava toplarında hâkimiyet derken sadece uzun boylu olmanın avantajından mı söz ediyorsun, zamanlama ve sezgi gibi özellikleri de katıyor musun?

Bunların tümü önemli. Bir defans oyuncusunun sezgisi yoksa işi çok zor. Benim bu özelliklerim var ama kendimi çok daha fazla geliştirmem gerektiğini de biliyorum.

Milli Takım formasını Danimarka ile İzmit'te oynanan Ümit Milli maçta ilk defa giydin. Milli oyuncu olmak sana neler hissettirdi?

O formayı giyebilmek benim için çok önemliydi. O maça konsantre okurken gözümün önüne Alpay ağabeyin İsviçre maçı öncesi İstiklal Marşını okurkenki hali gelmişti. O hırsı geldi aklıma.

Ama o hırs bazen insanı olumsuzluğa da götürebiliyor.

Kendi adıma olumsuz yönünü düşünmüyorum. Benim mantalitem de böyle işte. Alpay ağabeyi de hırslı oyunu nedeniyle kendime örnek alıyorum.

Orada ince bir çizgi var sanki. İstiklal Marşını istediğin gibi coşkuyla oku ama saha içinde o hırs aklını yenmemeli değil mi?

Elbette o çizgiyi ayırabilmek çok önemli. Oyun içinde hırslı olmak ama o hırsla kendine ve takımına zarar vermemek gerekiyor.

A Milli Takım yolunda kendini nerede görüyorsun?

Önümde bir-iki yıl daha var diye düşünüyorum. Bu dönemi de sürekli yüksek performans göstererek ve kendimi geliştirerek değerlendirmem gerekiyor.

Fatih Hoca'nın sevdiği tipte oyuncuyum

Milli Takım'ın savunmasında hep genç oyuncular oynuyor. Gökhan Zan, Can Arat, İbrahim Toraman, Servet Çetin gibi. Bu durum "Formalar rezerve edilmiş" diye düşünmene yol açıp seni endişelendiriyor mu?

Fatih Terim Hocamız gençleri seven bir teknik adam. Milli Takım'da uzun süre değerlendirdiği stoperler Bülent ağabey, Alpay ağabey gibi kendimi benzettiğim oyuncular. Gökhan Zan ve Can Arat da öyle. Dolayısıyla istikrar sağlayabilirsem Milli Takım'da yer alabilirim diye düşünüyorum. Zaten Menajerimiz Mehmet Şen de "Seni A Milli Takım'a mutlaka göndereceğim" diyor. Keçiörengücü'nden Ankaraspor'a döndüğümde "Seni Ümit Milli Takım'a vereceğim" demişti. Vestel Manisaspor maçında oynadım ve Ümit Milli Takım'a çağrıldım. Mehmet ağabeyin bana bu konuda büyük katkısı oldu. Önüme bir hedef koydu ve o hedefe ulaşabileceğime beni inandırdı.

İngiltere Ligi'ni beğeniyorsun ve izliyorsun. Turkcell Süper Lig'le Avrupa'nın önde gelen liglerini kıyasladığında ne gibi farklar görüyorsun?

Bizim ligimizde futbol daha yavaş ve kuvvete dayalı oynanıyor. İngiltere Ligi'nde ise 4-5 saniyede rakip kaleye iniliyor. Ayrıca ülkemizdeki futbol anlayışı fazlasıyla savunma ağırlıklı. Ankaraspor için de "Savunma ağırlıklı oynuyor" denilse bile hocamızın kafasındaki oyun tarzı bu değil. Bizim en büyük dezavantajımız pivot santrforumuz Mehmet Yılmaz ağabeyin sakatlanması oldu.

Biraz önce "Santrfor özelliklerine sahibim" demiştin. O mevkide oynatılsan verimli olabileceğini düşünüyor musun?

Neden olmasın? Mesela Konyaspor'da Tayfun ağabey iki mevkide de oynuyor. Ben de ihtiyaç olursa pivot santrfor görevi yapabilirim. Zaten Aykut Hocam özel antrenmanlarda bana gol çalışması da yaptırıyor ve performansımı beğeniyor.