TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Uğur Boral: "Çok değiştim, çok geliştim" 29.02.2008
Uğur Boral: "Çok değiştim, çok geliştim"

Gençlerbirliği'nden geldiği Fenerbahçe'de ilk sezon zaman zaman bocalasa da bu sezonun önemli oyuncularından birisi konumuna yükseldi. Gösterdiği performansla yeniden Milli takım kadrosuna alındı. Kaliteli oyuncularla yan yana oynamanın ve Fenerbahçe gibi büyük bir camiada bulunmanın avantajlarını iyi değerlendirdiğini, hem futbol anlamında hem de mental olarak büyük bir gelişme kaydettiğini söylüyor. Hayranı olduğu Roberto Carlos'la oynamanın futboluna büyük katkı yaptığını anlatıyor.

Röportaj: Mazlum Uluç

Fenerbahçe'ye transferinden başlayalım istersen. Büyük takıma gelmek her oyuncunun hayalidir ama kaybolup gitmek gibi korkutucu bir yanı da var. Geçmişte bunun birçok örneği yaşanmıştı. Sen Fenerbahçe'ye gelirken bunları düşündün mü hiç?

Eğer içimde böyle bir korku olsaydı Fenerbahçe'ye asla gelmezdim. Gençlerbirliği'nde son derece rahat ve mutluydum; orada kalırdım. Eminim ki büyük takımlara korkarak gelenler bu atmosferin içinde kaybolup gider. Ben onlardan bir tanesi değildim. Kendime güvenerek, burada oynayacağımı düşünerek Fenerbahçe'ye geldim. Bu transfer sırasında hakkımda bir dünya şey konuşuldu. "Olmaz, yapamaz, çok duygusal bir yapısı var, bu atmosferi kaldıramaz" denildi. Ama ben bunların hepsini yendiğimi ve bu kadar büyük bir camiada gayet başarılı olduğumu düşünüyorum. Milli Takım'a da yükseldiysem demek ki insanların takdirini de topladım.

Fenerbahçe bir yandan da yıldızlar topluluğu. Çok önemli oyuncuları var. Bu ortamın içine girdiğinde neler yaşadın, nasıl karşılandın?

Ben iyi olduğum için bu takıma alındığımı düşündüm. Bu durum benim için bir motivasyon kaynağı oldu. Çok daha iyi oyuncularla oynamak beni rahatlattı. Fenerbahçe'de istediğiniz pası alabiliyorsunuz veya arkadaşınıza pas verdiğinizde topu tekrar geri alma şansınız var. Daha yüksek bir isabet yüzdesiyle top yapabiliyorsunuz. Bunlar futbolun güzellikleri ve ben de bu güzellikleri en üst düzeyde yaşayacağım düşüncesiyle Fenerbahçe'ye geldim. Evet, çok kaliteli oyuncularla bir aradayım ve ben de bu takımın bir parçası olduğuma göre ben de iyilerden bir tanesiyim. Her şey çok iyi gidiyor ve bulunduğum konumdan son derece mutluyum.

Kötü oynarsam gazete okumam

İlk sezonunda zaman zaman çok iyi maçlar oynasan da sert eleştiriler aldığın dönemler de oldu. Bazen yedek kaldın. Eleştiri aldığın dönemlerde neler yaşadın, neler düşündün?

Sadece iyi oynadım maçlardan sonra gazeteleri ve televizyonları takip ediyorum. Sonuçta her futbolcu hangi maçta iyi veya kötü oynadığını bilir. Kötü ya da vasat oynadığım, beni eleştirebileceklerini düşündüğüm maçların ardından asla gazete ve televizyonları takip etmem. Çünkü çok acımasızca, çok yıkıcı eleştiriler yapıyorlar. Oyunu bir bütün olarak değerlendirmiyorlar, futbolu bir takım oyunu olarak görmüyorlar. Sadece bir oyuncuyu ön plana atarak yorum yapıyorlar. Bence bu yanlış. Bu nedenle canımı sıkmamak, kafama takmamak için bu tip yorumlardan kendimi koruyorum. Tabii ki olumsuz eleştiriler almak insanı üzüyor. Sonuçta futbolcular da insan. Taştan veya betondan yapılmadık. Hepimiz birer kalp taşıyoruz. Ailelerimiz de tip ağır eleştiriler karşısında üzülüyor.

Bir de Fenerbahçe'de yerli oyuncuların bir şanssızlığı var gibi geliyor. Çok sayıda yabancı oyuncu var ve bizdeki anlayışa göre de yabancılar eleştiriden bir derece muaf tutuluyor. Sonuçta eleştiriler birkaç yerli oyuncunun üzerinde yoğunlaşıyor.

Fenerbahçe bu anlamda gerçekten çok zor bir camia. Yabancı oyuncular dilimizi bilmedikleri için onlar hakkında ne yazılırsa yazılsın veya ne söylenirse söylensin etkilenmeleri söz konusu değil. Ama bizler bu ülkenin insanlarıyız, bu ülke için mücadele eden, bu ülkenin Milli Takımı için oynayan insanlarız. Eleştirilerden direkt etkileniyoruz. Sokaktaki insan bile okuduğu eleştiriden etkilenip bize olumsuz yaklaşıyor. Ama işin iç yüzünü hiç kimse bilmiyor tabii. Aslında futbolcular son derece karakterli insanlar ve işlerini en iyi şekilde yapmaya çalışıyorlar.

Geçmişte hücum ağırlıklı oynasan da sol çizginin her bölgesinde görev yapabiliyorsun. Sen kendini hangi mevkide daha verimli hissediyorsun?

Hücuma yönelik oynadım zaman çok başarılı olmuştum. Fenerbahçe'ye transferimi de böyle yaptım. Özelliklerime baktığınız zaman hücumda daha iyi olduğumu düşünüyorum. Ama sol bek oynadığım zaman da görevimi yerine getiriyorum. Fenerbahçe gibi en büyük camiada Avrupa kupaları ve derbiler dâhil sol bek oynadım ve çok da başarılı oldum. Ülkemizde şöyle bir anlayış var; ben 10 maçta sol bek mevkiinde çok iyi oynadım ama bir maçta hata yapınca hemen "Uğur'dan sol bek olmaz" damgası yapıştırıldı. Böyle eleştirilere inanamıyorum. Avrupa kupalarında, derbilerde sol bekte oynadığım o kadar başarılı maç bir anda göz ardı edilebildi. Ama ben iki mevkide de başarılı olacağıma ve gün geçtikçe mesafe kat edeceğime inanıyorum. Çünkü 1.5 sezonda Fenerbahçe camiasında çok fazla tecrübe edindim, çok fazla şey gördüm. Gençlerbirliği'nden geldiğim gibi ya da yarım sezon önceki gibi değilim. Bunu sadece futbol anlamında söylemiyorum. Mantalite olarak da çok değiştiğimi, gitgide kendimi geliştirdiğimi düşünüyorum.

Roberto Carlos hayranıyım

Bu sezon sol kanat için iki oyuncu birden transfer edildi. Roberto Carlos ve Vederson. Bu durum senin için cesaret kırıcı mıydı, yoksa rekabet ortamı senin için ekstra bir motivasyon kaynağı mıydı?

Roberto Carlos'u aldıklarında benim için "Forması zora girdi" demişlerdi. Ama ben olumsuz değil, olumlu düşünmeye çalıştım. Roberto Carlos benim çocukluk dönemimin oyuncusuydu. Onu izleyerek büyüdüm, ona hayrandım. "Onunla karşılıklı oynasam herhalde saygıdan dokunamam bile" derdim. O zamanlar aynı takımda oynamak aklımdan bile geçmezdi tabii. Bir frikik atsa da izlesem, bir dripling yapsa da görsem diye düşünürdüm. Roberto Carlos'un buraya geleceğini öğrenince çok heyecanlandım. İnşallah gelir de ben de onunla yan yana oynarım, en azından ondan bir şeyler öğrenirim diye düşündüm. Çünkü o sol bek mevkiinde 6 milyarda tek. Hiç olumsuz düşünmedim. Zaten olumsuz düşünseydim eminim ki başarısız olurdum. Zico belki beni önde de oynatabilirdi ve nitekim de öyle oldu. Ümitsizliğe kapılmak yerine sevindim. Roberto Carlos'un transferi ülke futbolu için de önemli. Çünkü o buraya geldiğine göre artık diğer bütün yıldızlar da gelebilir.

Roberto Carlos'la oynamanın avantajını yaşadığını düşünüyor musun? Mesela bu sezon yeniden Milli Takım'a davet edildin.

Kesinlikle Roberto Carlos'la oynamanın avantajını yaşıyorum. Çünkü futbolu müthiş bilen ve kalbi inanılmaz temiz bir oyuncu. O kadar büyük bir isimle bu kadar temiz kalması çok şaşırtıcı. Saha içinde çok yardımcı oluyor, hep güler yüzlü, hep yapıcı. Rakiplerine karşı bile aynı duyguları taşıyor. Onu çok seviyorum ve onun da beni çok sevdiğini biliyorum. Onunla oynamak çok keyifli ve öğretici. Buraya gelmesi benim için büyük bir şans oldu.

Ayhan Akman'ın "Ben sol bek oynasam Roberto Carlos'un peşini bırakmaz, bildiği her şeyi öğrenmeye çalışırdım" diyor. Bunu sadece sahada oynadığı futbol anlamında değil, profesyonel yaşam açısından da düşünüyor.

Hakikaten yüreği çok temiz bir insan Roberto Carlos. Saha dışında arkadaşlarıyla iletişimi mükemmel. Burnu asla havada değil. Roberto Carlos'un bu tavırları tüm oyunculara örnek olmalı. Çünkü bazı oyuncular vardır, bir gol atar, o haftanın kralıdır ve yanına randevuyla gidilir ama Roberto Carlos asla böyle bir oyuncu değil. Kendisinden imza almak isteyen küçücük bir çocuğun gönlünü almak için bile çaba gösteriyor. Tabii ki onun bu yönlerini de takdir ediyor ve kendime örnek alıyorum.

Zico adaletli bir teknik adam

Genellikle yabancı teknik adamlar için "Vatandaşlarını tercih ediyor" gibi eleştiriler yapılır ama Zico açısından böyle bir durum söz konusu değil sanırım. Sol kanatta öncelikli tercihi Vederson değil sensin. Bu anlamda bize Zico ile ilişkilerinden söz eder misin?

Zico futbolcular tarafından çok sevilen, çok karakterli ve adaletine güvenilen bir insan. Eğer iyiyseniz sizi oynatmaya devam ediyor. Eğer formunuz gerilerse doğal olarak sizden daha iyi olan oyuncuya şans veriyor.

Futbolcuların teknik direktörünü sevmesi de takımın performansı artırıcı bir etken değil mi?

Evet, çok önemli. Bence yapılan en iyi antrenmandan bile daha önemli. Çünkü kenarda üzmek istemediğiniz birisi duruyor ve siz de ona göre mücadele ediyorsunuz. Zaten elinizden geleni yapmak zorundasınız ama eğer teknik direktörünüzle de bütünleşmişseniz ortaya bir sinerji çıkıyor ve takım daha bir hırsla oynuyor, mücadele gücü ortaya çıkıyor. Öncelikle teknik adamın futbolcularıyla doğru iletişim kurması çok önemli. Zico da Fenerbahçe'de bunu başarmış durumda. Dilerim böyle devam ederiz.

Fenerbahçe geçmiş yıllarda Avrupa kupalarında çok da başarılı olamayan bir takımdı. Ancak bu sezon güçlü takımların bulunduğu bir gruptan, üstelik iyi futbol oynamayı da başararak çıktı. Sence değişen ne oldu?

Fenerbahçe yavaş yavaş takım olmaya başladı. Geçmiş yıllarda yapısal bir sorun vardı. 10 oyuncu gider, 20 oyuncu gelirdi. Ama Başkanımız Aziz Yıldırım ve yönetim kurulu üyelerimiz bu işi ne kadar iyi yapabildiklerini herkese gösterdi. Brezilyalı oyuculardan başlayan bir temel kurdular. Onlar kendi aralarında çok iyi anlaşıyor ve biz de yerli oyuncular olarak onlarla mükemmel bir uyum yakaladık. Çünkü Brezilyalılar da tıpkı bizim gibi çok sıcakkanlı insanlar. Beraberce çok güzel bir ortam yakaladık. Aslında geçen sezon da Avrupa'da başarılıydık ve şanssız bir biçimde elendik. Son dönemde dikkat ederseniz iskelet kadro bozulmadı ve her sezon üzerine önemli yıldızlar eklendi. Geçtiğimiz sezon Appiah ve Kezman, bu sezon da Roberto Carlos geldi. "Oynamaz" denilen Semih çıktı, attığı gollerle büyük katkı sağladı. Sistem oturdu ve artık hangi oyuncunun girip hangisinin çıktığının bir önemi kalmadı. Bu birdenbire olan değil, süregelen bir çalışmanın ürünü. Takım olduktan sonra geriye sahaya çıkıp futbol oynamanız kalıyor. Hele bir de Fenerbahçe'deki gibi çok üst düzey oyunculardan kurulu bir takımsanız yenemeyeceğiniz rakip kalmıyor.

Ligin mücadele dozu yüksek

Bu sezon Süper Lig'de çok da sık rastlanmayan biçimde dört takımlı bir rekabet yaşanıyor. Bunu nasıl değerlendirmeliyiz? Ligimizdeki rekabet mi artıyor? Yoksa bu dört takımın diğerlerini çok geride bırakmasına bakarak, aşağıdakilerle yukarıdakiler arasında bir uçurumdan mı söz etmek gerekir?

Bence Turkcell Süper Lig mücadele açısından iyi bir lig. Avrupa kupası maçlarında oynadığım için biliyorum, o maçlarda daha rahat oynuyoruz. Avrupa'da rakipler kendi oyunlarını oynamaya bakıyor. Süper Lig'de ise sürekli bir mücadele var. Rakipleriniz pres yapıyor, sizi oynatmamak için var gücüyle savaşıyor. Dolayısıyla bizim ligimizde çok zorlanıyorsunuz. Avrupa'da belki kalite daha yüksek ama Turkcell Süper Lig'deki mücadele çok daha üst düzeyde. Son dönemde Sivasspor'un da yarışa katılması bence mutluluk verici bir şey. Dilerim böyle takımların sayısı artar, ligimiz renklenir ve kalite de yükselir. Çünkü bir takım tek başına 7-8 puan öne geçince oyuncunun konsantrasyonu da kayboluyor. Halbuki öndeki takımı kovalayan birkaç takım olduğunda önde koşan da kendini geliştirmek için daha fazla çaba harcamak zorunda kalıyor. Bu da Türk futbolunun ve Milli Takımımızın gelişimi için önemli.

Söz Sivasspor'dan açılmışken sorayım; deplasmanda oynadığınız maçı beklenenden çok daha kolay kazandınız.

O maçtan önce öyle bir kamuoyu oluşturulmuştu ki, sanki Fenerbahçeli futbolcular çok nazik, narin ve kırılgan, sadece sıcak havalarda futbol oynayabilen oyuncular gibi gösterilmişti. Sivas'taki o elverişsiz iklim şartlarında futbol oynayamayacağımız gibi bir hava ortaya çıkmıştı. Sanki Fenerbahçeli oyuncular Fenerbahçe forması altındaki robotlar. Bizlerin insan olduğunu bazen hakikaten unutuyorlar, sadece Fenerbahçeli oyuncu olarak görüyorlar. Sivaslı oyuncular da o saha şartlarında bizi kesinlikle yeneceklerini düşünüyorlardı. Ama sahaya çıkınca hiç öyle olmadı. Çok daha farklı kazanabilirdik.

Yani narin oyuncular gibi gösteren eleştiriler mi sizi kamçıladı?

Evet. Bizim kolay bir takım olmadığımızı herkes görsün istedik. Bizler de futbolcuyuz ve karda, buzda oynayabiliriz. Sadece sıcak mevsimlerin oyuncuları değiliz.

Yarış sonuna kadar sürsün

Bu sezon şampiyonluk yarışının nasıl geçeceğini düşünüyorsun?

İnşallah Sivasspor da Galatasaray da Beşiktaş da sezon sonuna kadar bu yarışı bırakmaz. Tabii biz de bırakmayacağız. Sonuna kadar hep beraber gidelim ve iyi olan ortaya çıksın. Nihayetinde bizim şampiyon olacağımıza inanıyorum.

Sence Fenerbahçe'yi diğerlerinden avantajlı kılan ne?

Oyuncu kalitesi, ambiyansımız ve vizyonumuz.

Daha önce Gençlerbirliği'nde oynadığın dönemde iki kez milli olmuş, geçtiğimiz yıl da Almanya'daki hazırlık turnuvasında dört maç oynamıştın. Bu dönemde Milli Takım'a davet edilmeyi bekliyor muydun?

Evet bekliyordum. Çünkü Fenerbahçe'de oynuyorum ve iyi oynadığımı da düşünüyorum. Ama tabii kesinlikle beni çağıracaklar diye bir şey yok. Sonuçta her oyuncu gibi içinizde hep bir umut taşıyorsunuz. Çağrıldığımı duyduğumda da çok mutlu oldum. Çünkü ben ülkesini seven ve ülkesinin yararları için mücadele eden bir insanım. Bu formayı taşıma şerefi bana verildiği için çok mutluyum. İnşallah devamı gelir.

Asıl önemi olan da devamının gelmesi ve Euro 2008 finallerinde yer alabilmen zaten. Çünkü bir oyuncunun kariyeri açısından bu tip büyük organizasyonlarda vitrine çıkmak ciddi bir artı değer.

Gerçekten de öyle, zaten en büyük hedeflerimden birisi de Euro 2008 finallerinde Milli Takım kadrosunda yer alabilmek.

En yetenekli takım Türkiye

Milli Takım'ın gruptaki rakiplerini değerlendirirsek, bizim şansımız ne olur?

Bir kere Türk Milli Takımı'nın yetenek açısından tüm rakiplerinden önde olduğunu düşünüyorum. Gerçekten çok yetenekli oyunculara sahibiz. Ama Türk oyuncuların biraz kendine güvenleri eksik. Ancak Fatih Terim gibi teknik adamlar sayesinde bu özgüven eksikliği de gideriliyor. Fatih Hoca, Türk takımlarının bugüne kadar yakınına bile gelemediği UEFA Kupası'nı kazandı. Ardından aynı takım Süper Kupa'ya sahip oldu. Fatih Hocanın başardığı en önemli işin Türk futbolcusuna kazandırdığı özgüven olduğunu düşünüyorum. Bir Türk antrenörün Milan takımını çalıştırabileceğini de herkese gösterdi. Bence bu Türk antrenörler için açılmış en güzel yoldur. Artık bu özgüvene sahibiz ve rakiplerimiz Türk takımlarından korkar hale geldi. Böyle bir ortamda eğer yeteneklerimizin var olduğunu söylüyorsak bunu göstermemiz lâzım. Ben Türk Milli Takımı'nın şansının bütün rakiplerinin önünde olduğunu düşünüyorum. Tıpkı 2002 Dünya Kupası'nda olduğu gibi Euro 2008'i de en iyi noktada bitireceğiz.

Geçmişten farklı olarak bizim de uluslararası kalitede oyuncularımız var değil mi?

Kesinlikle. Mesela Nihat ağabey var, Emre var. Son derece başarırılar ve biz de onların başarısı için dua ediyoruz.

Senin de herhalde Avrupa'da oynamak gibi bir hayalin var. Hangi ligin kendi futbol yapına daha uygun olduğunu düşünüyorsun?

İspanya Ligi'ni kendi oyun stilime yakın görüyorum. Ama öncelikle Fenerbahçe ile Avrupa kupalarında başarılı olmak, şampiyonluk yaşamak istiyorum. Nihai hedefim ise Avrupa'ya gitmek, orada oynamak ve o kültürü öğrenmek. İngilizce bildiğiniz sürece Avrupa'da bir sorun yaşanabileceğini de düşünmüyorum. İngilizce dersleri alıyorum ve kendimi ifade edebilecek derecede konuşabiliyorum. Eğer gidersem çok zorlanacağımı da sanmıyorum

Bir İstanbul çocuğu olarak bu şehirdeki yaşam senin için bir sorun olmasa gerek. Ama yine de sorayım; İstanbul genç bir oyuncu için tehlikeli bir şehir mi?

Çok tehlikeli bir şehir. Burada kendinizi kontrol etmek zorundasınız. Sürekli arayanlar, farklı yerlere çağıranlar oluyor. Ama ben artık Türk futbolcusunun çok bilinçli, çok profesyonel ve işine çok saygılı olduğunu düşünüyorum. Sonuçta kötü bir olayda kendisinin, ailesinin ve takımının zarar görebileceğini bildiği için çok kısıtlı bir hayat sürüyor. Türk futbolcusu bilinçlendiği için İstanbul da fazla üzerine gelemiyor.

Unutulmaz maçın hangisiydi?

Galatasaray maçlarını her zaman seviyorum. CSKA maçımız çok iyiydi. Gençlerbirliği'nde son dakika golüyle UEFA Kupası'nda tur atladığımız bir maç var. Rijeka maçında son saniyede golü ben atmıştım.

Futbolun dışında neler yapıyorsun?

Bekârım ve futbolun dışındaki vakitlerimde hep evimdeyim. Ailemi ziyaret ediyorum, DVD alıp evimde film izliyorum, kitap okuyorum. Zaman zaman roman okusam da genellikle bilgi sahibi olabileceğim kitapları tercih ediyorum.