TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Harun Alpsoy: "Hem çalıştım hem okudum hem oynadım" 1.11.2018
Harun Alpsoy: "Hem çalıştım hem okudum hem oynadım"
Geri
İleri

Grasshoppers'tan transfer olduğu Antalyaspor'daki performansıyla dikkat çeken ve Ümit Millî Takımımızda da forma giyen genç oyuncu, fizik gücü ve çalışkanlığıyla alkış topluyor. Orta sahanın her bölgesinde joker görevi üstlenebilen 21 yaşındaki futbolcu, İsviçre'deki altyapı eğitimi boyunca bir yandan futbol oynarken bir yandan Grasshoppers kulübünde bahçıvanlık yapmış, bir yandan da eğitimini tamamlamayı başarmış.

Röportaj: Melis Metin / TamSaha

İsviçre'nin Menziken kentinde doğdun. Orada nasıl bir çocukluk geçirdin?

Evet, İsviçre'de doğdum. Öğrenim hayatımı orada tamamladım. Arkadaş çevremin büyük bir kısmı şu an orada. Antalyaspor'a transfer olana kadar Avrupa'daydım. Futbola İsviçre'de başladım.

Bize kendinden, ailenden ve onların İsviçre'ye nasıl, ne zaman yerleştiklerinden bahseder misin?

Dedem, 1970'li yıllarda çalışmak için Konya'dan İsviçre'ye gitmiş. Babaannemle birlikte yeni bir hayat kurmak için İsviçre'yi tercih etmişler. O sırada iki yaşında olan babamı Konya'da anneannesine bırakmışlar. Yeni bir hayat kurma mücadelesi verirken babamı güvenilir bir yere bırakmak zorunda kalmışlar. Dedem çiftçilikle uğraşıyormuş. Babaannem de çalışmış. Babam 12 yaşına gelince dedemle babaannemin yanına gitmiş. Yıllarca gurbette yaşamışlar. 1997 yılında ben dünyaya gelmişim. Ta ki Antalyaspor'a transfer olana kadar İsviçre'de yaşadılar. Ama ben transfer olunca onları da ülkemize getirdim. Emekli olmalarını istedim. Çünkü artık çalışmalarını istemiyorum. Şimdi ise beraber yaşıyoruz. Ülkemizdeyiz ve memleket hasreti çekmiyoruz (gülüyor).

Ailende senden başka sporculuk geçmişi olan var mı? Ailen o dönemde senin futbola başlaman konusunda ne düşünüyordu?

Benden başka futbolcu olan yok. Ama babamın futbolculuk geçmişi var. İsviçre'de top peşinde koşturmuş. İsviçre'de altyapılarda oynamış. Zaten futbolcu olmamı da babam çok ama çok istedi. Şimdi ise beni gördükçe gurur duyduğunu söylüyor.

İsviçre Futbol Federasyonu'nun resmi kayıtlarına göre 8 yaşında doğduğun yerin takımı olan FC Menzo Reinach Kulübü'nde futbolla tanıştın. Bize futbola başlama serüvenini anlatır mısın?

İsviçre, etnik anlamda oldukça karışık bir ülke. Türkler, Arnavutlar, Boşnaklar, Sırplar var. Menziken ise Türklerin ağırlıkta olduğu bir bölge. Türk ebeveynler, çocuklarını Menzo Reinach Kulübü'ne gönderiyorlardı. Türk ağırlıklı bir popülasyon vardı bu kulüpte. Abim de orada oynadı. Abimden dolayı ben de oraya gittim. Futbolla bu kulüpte tanıştım.

Profesyonel olmak isteyen genç oyuncular için aynı zamanda eğitimini sürdürmek zor bir durum. Sen futbolla birlikte eğitimini nereye kadar sürdürebildin?

İsviçre'de hem eğitim hayatını sürdürüp hem de futbol oynamanız gerçekten mümkün. Lise eğitimimi İsviçre'de tamamladım. İsviçre'de üç yıl bir meslekle ilgili çalışırsanız, diploma alabiliyorsunuz. Ben de bahçıvanlık yaptım. 15-16 yaşlarımdayken, oynadığım kulüpte mesleğimi yaptım. Sabah saat 6'dan akşam 5'e kadar üç yıl aralıksız çalıştım. Bahçıvanlık yaptıktan sonra da saat 7'de antrenmanlara çıktım. Tesiste kalıyordum. Kulübün spor direktörü bir gün bana geldi dedi ki, "Meslek bulmak için düşünüyordun. Kulübün bahçe işlerini yapan firmada yarın çalışmaya başlıyorsun." Ben de kabul ettim ve kendimi çiçeklerin, yeşilliklerin arasında buldum (gülüyor). Haftanın dört günü çalıştım, bir gün okula gittim. Yaptığım iş çok güzeldi. Doğal bir ortamda olmak mükemmel bir duygu. Ama yorucuydu. Hem çalışmak hem diploma almak için uğraşmak hem de futbolla ilgilenmek... Ama üstesinden geldim ve diplomamı aldım. Meslek sahibi oldum.

Tekrardan futbola dönecek olursak, FC Menzo Reinach'dan çok kısa bir süre sonra, Menziken'e yakın bir kent olan Luzern'in futbol takımı FC Luzern'in altyapısına geçtin. Menzo Reinach'tan FC Luzern'e geçişin nasıl gerçekleşti?

FC Menzo Reinach'ta iki yıl oynadım. Biraz önce de söylediğim gibi orada başladım futbol oynamaya. Katıldığım bir turnuvada, oğlu Luzern'de oynayan bir ebeveyn vardı. Orada babamla konuştu ve benim de o kulüpte oynamam için önereceğini söyledi. Luzern'e deneme antrenmanlarına gittim. Beni direkt oraya aldılar. Sonrasında iki yaş daha büyüklerle oynadım. U15'e kadar Luzern'de oynadım. Sonra Grasshoppers'a transfer oldum. Küçük yaşta ailemden uzak yaşamak zorunda kaldım.

FC Luzern'e geçtiğinde ne gibi zorluklar yaşadın ve bunların üstesinden nasıl geldin? Bunun yanında FC Luzern'in altyapısında oynamak sana neler kattı?

Kulübe transfer olduğumda daha 10 yaşındaydım. Babam, beni antrenmanlara götürüyordu. Evimizle arası 35 kilometre vardı. İşten sonra geliyordu eve, beni alıp yola koyuluyorduk. Akşam saat 22.00, 23.00'lere kadar babam beni bekliyordu. Ona özellikle teşekkür etmek istiyorum. Benimle o kadar çok ilgilendi ki... Luzern'de sürekli turnuvalara gidiyorduk. Almanya'ya gidiyorduk, Liverpool'a, Manchester United'e karşı oynuyorduk. Çok antrenman yapıyorduk. Disiplinli bir kulüpte çok çalışarak futbol oynadım.

2012 yılında FC Luzern altyapısından İsviçre'nin köklü kulüplerinden Grasshoppers Club Zürich'in altyapısına transfer oldun. Senin için gerçek sınav o zaman başladı diyebiliriz. Kariyerinin önemli dönüm noktalarından biri olan bu transfer nasıl gelişti?

Luzern'de U10'dan U15'e kadar oynadım. Sonra Grasshoppers yöneticileri, babamla bir görüşme yaparak beni transfer etmek istediklerini söyledi. Luzern beni bırakmak istemiyordu ama biz Grasshopers'ı daha iyi bir fırsat olarak gördük. Oyuncuların İsviçre'de en fazla bu kulüpte A takıma çıktığını gördüğümüz için de tercih sebebimiz oldu.

Grasshoppers'da istikrarlı bir biçimde U16'dan A takıma kadar yükselme başarısı gösterdin. Bunu başarırken diğer takım arkadaşlarından neleri farklı yaptın, seni onlardan ayıran özelliklerin nelerdi?

Gerçekten çok çalıştım. Evime uzak olması nedeniyle dört sene tesiste kaldım. Biraz önce de anlattığım bahçıvanlık mesleğini bu kulüpte yaptım. Yani hem çalıştım hem eğitim aldım hem de futbol oynadım. Gerçekten disiplinli bir hayat yaşadım.

Grasshoppers altyapısında ve A takımında oynadığın sürede futbolun nasıl şekillendi? İsviçre'nin önemli kulüplerinden birinde oynamak sana genç yaşta nasıl bir tecrübe kattı?

Altyapıda yaş grubumla oynuyordum. Sonra A takıma çıkmamı istediler. 35 yaşında futbolcu abilerimle oynadım. Aramızda fiziksel olarak çok fazla farklılık vardı. 4-5 arkadaşımla beraber A takıma yükseldik. Onların da benimle olması bana güç vermişti.

2016-2017 sezonunun devre arasında Antalyaspor'a transfer oldun. Bu transfer nasıl gerçekleşti? İsviçre'de devam etmek ya da Avrupa'nın önde gelen liglerinde oynamak yerine Türkiye'yi tercih etmenin nedenleri neydi?

Grasshoppers'ta Avrupa Ligi eleme gruplarında Fenerbahçe'ye karşı oynuyorduk. Bu maçtan sonra Antalyaspor, menajerime bir teklifte bulunmuş. O da bana Antalyaspor'la görüştüğünü iletti. Türküm ve Türkiye'de yaşamak, Türkiye'de futbol oynamak benim için çok büyük bir hayaldi. Teklifi hemen kabul etti. Muhteşem tesisleri vardı. Hatta bir de sözleşme imzalamadan önce maça gittim. Antalya Stadyumu'nu görünce bir kez daha hayranlığımı gizleyemedim. İsviçre'de futbolun çok seyircisi yoktur. Ama Antalya'daki maçı ve stadyumun tıklım tıklım dolu olduğunu görünce çok duygulandım. Bu kulüpte oynamak istediğime karar verdim ve imzayı attım.

Türkiye'de ve Spor Toto Süper Lig'de hedeflerin neler?

Antalyaspor'da çok maça çıkmak ve kulübümüzü en iye yerlere getirmek öncelikli hedefim. Kendimi daha da geliştirmek istiyorum. Antalyaspor'un başarıyı yakalaması için elimden geleni yapmak istiyorum.

Transfer olduğun sezon Antalyaspor'da tarihi bir sezon yaşandı. Antalyaspor kulüp tarihinde birçok rekorun kırıldığı bu sezonda sen de forma giydin.

Antalyaspor'un yeni tesislerine taşındığı ve birçok rekorun kırıldığı bir sezonda forma giymek gerçekten benim için büyük bir şanstı. Oyuncular çok başarılıydı. Ben de o dönem abilerimden öğrendim Süper Lig'in nasıl bir lig olduğunu. 

Antalyaspor'da bu sezon çoğunlukla orta sahanın sağında görev alıyorsun. Ancak 8 ve 6 numara olarak da oynayabilen bir oyuncusun. Oynadığın mevki zamanla nasıl şekillendi? Yeteneklerini ve kendi oyuncu profilini nasıl tanımlarsın?

Luzern'e transfer olduğumda forvet oynuyordum. U13'teki antrenörüm ise 10 numarada oynatmaya başladı. Sonrasında İsviçre Millî Takımı'na çağrıldım. Oradaki hocam beni 8 numara pozisyonuna koydu ve kulüpte de bu pozisyonda oynamaya başladım. 

Öne çıkan özelliklerin, geliştirmen gereken yönlerin neler?

Antrenmandan sonra mutlaka şut çalışıyorum. Şut konusunda ekstradan çalışmam gerekiyor. Ayrıca fiziksel anlamda da kendimi biraz daha geliştirmeliyim.

Futbol yeteneklerini maksimum düzeyde sergileyebildiğin bölge neresi? Kendini en çok hangi mevkide oynarken mutlu hissediyorsun?

8 ve 6 numarada kendimi daha iyi ve mutlu hissediyorum. Yani bu mevkilerde daha verimli olduğumu düşündüğüm için 8 ve 6 numara benim için en uygun pozisyonlar. Aslına bakarsanız hocamız beni nerede oynatırsa, nerede isterse ben orada oynarım (gülüyor)
 
İsviçre Ligi'nde oynanan futbol ile Spor Toto Süper Lig'de oynana futbol hakkında ne düşünüyorsun? İki lig arasındaki benzerlikler ve farklılıklar neler?
 
İki lig arasında çok fark var. İsviçre'de altyapı takımlarından oyuncular A takıma daha kolay çıkabiliyor. Türkiye'de ise futbol İsviçre'ye göre daha hızlı ve daha sert oynanıyor. Türkiye'de futbol İsviçre Ligi'ne göre daha hızlı oynanıyor. Oyuncuların fizik gücü ve teknik kapasitesi de daha yüksek. Dolayısıyla Türk futbolunu daha çok beğeniyorum.

U16'dan U19'a kadar İsviçre Millî Takımı'nın formasını giydin. Ardından U20'de ay-yıldızlı formayı sırtına geçirmeye karar verdin. Hatta ilk maçına bu sene Mayıs ayında Marsilya'da düzenlenen Maurice Revello Turnuvası'nda Japonya'yı 2-1 mağlup ettiğimiz karşılaşmada çıktın. Ay-yıldızlı formayla ilk maçına çıkmak senin için nasıl bir duyguydu?

Ay-yıldızlı formayı giymek çok güzel bir duyguydu. Tarif edilemez derecede büyük bir gurur. İlk maçımı Japonya'ya karşı oynadım. Seremonide İstiklal Marşımızın yarısını çaldılar ve kapattılar. Biz de taraftarımızla birlikte bağırarak İstiklal Marşımızı devam ettirdik. Hâlâ hatırladıkça tüylerim diken diken oluyor.

A Millî Takım'a seçilmek ve orada kalıcı olmak gibi hedeflerin var mı?

A Millî Takım için oynamak tabiî ki çok büyük bir gururdur. İnşallah o formayı giydiğim günleri de görürüz. U21 ve U20 takımlarında Türkiye için mücadele ettim. Allah nasip ederse A Millî Takımımızın formasını da giyerim.

Genç bir futbolcu olarak kendine nasıl bir kariyer planı çiziyorsun? Futbol hayatına Türkiye'de mi devam etmek istiyorsun? Yoksa fırsat geldiğinde şansını Avrupa'nın diğer liglerinde denemek gibi hedeflerin var mı?

Şu an Antalyaspor'da oynuyorum. Antalyaspor'da başarı elde etmek istiyorum.

Teknik adamlar senin en çok hangi özelliklerini beğeniyor?

Herkes farklı bir şey söylüyor. Aslında çok çalışkan olduğumu ve bu yönümü beğendiklerini söylüyorlar. Ayrıca fiziksel olarak atletik bir yapıya sahip olmamın önemli bir avantaj olduğunu söyleyen antrenörlerim de oldu.

Örnek aldığın futbolcular var mı? Varsa kimler ve hangi yönleri sende hayranlık duygusu uyandırıyor?

Liverpool'da oynayan Emre Can ve Beşiktaş'ta forma giyen Tolgay Arslan'ı beğenerek izliyorum.

Spor Toto Süper Lig'i İsviçre'de oynarken de takip etme fırsatı bulabiliyor muydun? 

Babamla sürekli gittiğimiz bir Türk lokali vardı. Orada Süper Lig takımlarının maçlarını izlerdik. Türklerin olduğu bir ortamdı. Tıpkı kahvehanelerimiz gibi. Babam çay içerdi. Ben ise ayran içerdim (gülüyor).

İsviçre üç farklı lisanın konuşulduğu bir ülke. Sen kaç lisan biliyorsun? Bu durum takım arkadaşlarınla olan iletişiminde sana fayda sağlıyor mu?

Almanca, İngilizce ve Türkçeyi iyi derecede biliyor, Fransızcadan da biraz anlıyorum. Bu kadar dili bilmemim takım arkadaşlarımla iletişim kurmamda çok büyük etkisi var. Onlarla daha rahat anlaşabiliyorum.

Futbol dışında ne gibi aktivitelere vakit ayırıyorsun? İsviçre'den Türkiye'ye geldiğinde bir uyum sorunu yaşadın mı? 

Basketbolu ve Playstation oynamayı da çok seviyorum. Annem ve babamla gezmeyi seviyorum. Ayrıca Almanya Ligi'ni de keyifle izliyorum.

En sevdiğin yemek ne? Annen gurbette de Türk yemekleri pişiriyor muydu?

Kuzu tandırı çok seviyorum. Tatlı olarak da sütlaç favorilerim arasında. Evet, annem memleketimizin tüm yemeklerini yapıyordu. Nohut, kuru fasulye soframızdan eksik olmazdı.


 

Geri
İleri