TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Mihai Stoichita: "Türk futbolu altın yıllarına dönebilir" 1.08.2017
Mihai Stoichita: "Türk futbolu altın yıllarına dönebilir"
Geri
İleri
Romanya Millî Takımı'nın "tanıdık" sportif direktörü, geçtiğimiz yıllarda Ankaragücü'nün başında bulunmuş bir isim. Tecrübeli teknik adam, Türk futbolunun büyük başarılar elde ettiği dönemlerdeki hocaların halen aktif olarak görev yapmasını büyük bir şans olarak değerlendiriyor.

Röportaj: Rasim Artagan / TamSaha

1954 Romanya doğumlusunuz. Kariyerinize baktığımız zaman çok sayıda takımda görev yaptığınızı görüyoruz. Şu anda da Romanya Millî Takımı'nda görev yapıyorsunuz. Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Romanya'da profesyonel futbolcuydum. Daha sonrasında profesyonel olarak teknik direktörlük yaptım. Bahsettiğiniz gibi geçmişimde çok takım çalıştırdım. Millî takımları, kulüp takımlarını çalıştırdım. Toplam dört millî takımı çalıştırdım. Panama, Ermenistan, Kuveyt A Millî ve Romanya'nın Ümit Milli Takımı'nın teknik direktörlüğünü yaptım. Romanya'da en çok bilinen Steaua Bükreş takımını çalıştırdım. Türkiye'de Ankaragücü'nün Süper Lig'de antrenörlüğünü yaptım. Bu benim için büyük gururdur. Türkiye'de aynı sezon içinde üç Rumen teknik adamdık. 2002 yılında ben Ankaragücü'nü çalıştırırken Mircea Lucescu Beşiktaş'ı, Gigi Multescu da Gaziantepspor'u çalıştırıyordu. 2002 yılı çok önemli bir yıldı. Türkiye, dünya üçüncüsü olmuştu. Bu nedenden dolayı Türkiye'de futbol çok seviliyordu. Üç ayrı ülkede lig şampiyonluğu yaşadım. Geçmişe baktığınız zaman 3. Lig'de yardımcı hoca olarak başladım ve yükseldim. UEFA müsabakalarında 72 maça çıktım. Steaua Bükreş'in başındayken Fenerbahçe'ye, Ankaragücü'nün başındayken Galatasaray'a karşı mücadele ettim. 6-7 sene önce Fenerbahçe ile karşılaştığımız zaman takımın başında Daum vardı. Roberto Carlos, Alex de Souza, Colin Kazım gibi önemli oyuncular vardı. Şimdi Daum'la beraber çalışıyoruz.

Romanya Futbol Federasyonu ile üç yıllık yeni sözleşme yaptınız ve sportif direktör oldunuz. Romanya Millî Takımı'nın teknik direktörü ise Türkiye'nin yakından tanıdığı Christoph Daum… Kendisiyle nasıl bir ilişkiniz var?

Öncelikle arkadaşlık ve işbirliğimiz var. Bir şeye ihtiyacı olursa bana sorar. Bütün genç millî takımlardan ben sorumluyum. Ama olur da kendi takımı dâhilinde yardıma ihtiyacı olursa her zaman beni arayabilir. Bununla birlikte arkadaşlığımız var. Aynı zamanda birlikte maçlara gidiyor ve oyuncuları izliyoruz. Bunun dışında arkadaşlığımızı da sürdürüyoruz. Şunu da diyebiliriz. Aslında çok iyi bir teknik adam ama kariyerinin şu anki noktasında şans ondan yana değil. Şu an Türkiye Liglerinde benim oyuncularım var. Stancu mesela son iki maçta millî takım seviyesinde gol attı. Şili ve Polonya'ya karşı gol attı.

Romanya son yıllarda Avrupa futbolunda düşüşte… Hagi, Popescu gibi büyük yıldızların ardından Rumen futbolunda bu ayarda oyuncular göremiyoruz. Siz de bu soruna Daum'la birlikte çare olabilmek için göreve geldiniz. Bu düşüşü neye bağlıyorsunuz?

Dediğiniz gibi her zaman takımımız içerisinde Hagi gibi, Popescu gibi Adrian Ilie gibi oyuncular olamayabiliyor. Dolayısıyla benim görevim altyapıdan bu özelliklere sahip olan oyuncuları bulup, geliştirip, A takıma hazırlamak. Daum'la çalışıp bu tarz oyuncuları bularak millî takıma kazandırmak zorundayız. Düşüşün bazı nedenleri var. Ana sebeplerden bir tanesi Romanya futboluna baktığınız zaman eskiden 18 takım olan ligde şu an sadece 14 takım var. Bir takım skandallar yaşandı. Parasal konularda büyük skandallar oldu. Şampiyonluk kazanan dört takım yok oldu; battılar. Kaybolan takımlardan dolayı Romanya futbolu büyük zarar gördü. Size bu konuyla ilgili en güzel örneği Mircea Lucescu döneminden verebilirim. Lucescu'nun Romanya'da çalıştırdığı son takım Rapid Bükreş. Rapid şu an böyle skandallar yüzünden 5. Lig'de. Çünkü battılar. Lucescu varken Rapid ile Steaua Bükreş takımları şampiyonluk için savaşırdı. Ama şu an skandallar futbolumuzu bitirdi. Rapid 5. Lig'de mücadele ediyor belki ama beş yıl öncenin şampiyon takımı bugün bitti, kapandı. Romanya'da şu an akademiler yükselişe geçti. Özellikle Hagi'nin akademisi gibi akademiler için zamana ihtiyacımız var. Çünkü bu akademilerden yetişen gençlerin tecrübe kazanması gerekiyor. Futbolla ilgili insanlar bu sistemi çözdü ve kulüplerin çoğu akademi olabilmek için çalışıyor. Federasyonumuz da bu konsepte dâhil oldu. Belli bölgelerde merkezler kuruldu. Bu merkezlerde oyuncular kalıyor ve akademilerde gelişiyorlar. Ama bu biraz zaman alacak. Bir günde olabilecek bir iş değil. Zaman gerekiyor.

Riva'da düzenlenen FIFA Teknik Direktörler Semineri'ne katıldınız. Hasan Doğan Millî Takımlar Kamp ve Eğitim Tesisleri'ni nasıl buldunuz? Avrupa'daki örneklerine bakarak kıyaslama yapabilir misiniz?

Riva gerçekten muhteşem bir yer ve muhteşem bir tesis. Türkiye Futbol Federasyonu'nu bu yüzden takdir etmek gerekiyor. Süper bir tesis. Bizde de buna benzeyen iki tesis var. Baktığınız zaman çok ciddi bir yatırım var Riva'da… Avrupa ile mukayese ettiğimiz zaman en üst seviyede bir tesis olduğunu görüyorum.

Daum, Türkiye'yi çok iyi bilen bir teknik adam. Siz de Türkiye'de görev yaptınız. Türkiye hakkında konuşuyor musunuz?

Tabiî ki konuşuyoruz. Daum'un burada çok güzel anıları var. Şampiyonluklar kazandı, kupalar aldı. İnsan her zaman güzel anılarını hatırlamak ister. Zaman zaman bu hatıraları paylaşıyoruz.

Türkiye'de görev yapmanızı ve vatandaşınız Mircea Lucescu ile iyi ilişkilerinizi de göz önüne alarak sormak istiyorum; 2002'li yıllar Türk futbolunun altın yıllarıydı ve o döneme tanık oldunuz. O dönemdeki Türk futbolu ile bugünleri karşılaştırabilir misiniz?

O yıllar gerçekten Türkiye adına muhteşemdi; süperdi. Bana göre çok önemli bir durum var sizin için. O altın yıllarda başarılı olan teknik adamlar; şu an halen Türk futbolunun içinde ve aktif olarak rol üstleniyorlar. Millî Takım ve Galatasaray'la önemli başarılara imza atan Fatih Terim, aktif olarak devam ediyor. Şenol Güneş o dönem Millî Takım'ın başındaydı, şimdi Beşiktaş'ta… Böyle bir istikrarınız var. İyi hocalarınızı tutup önemli başarılar elde edebiliyorsunuz. Ersun Yanal var mesela. Gerçekten çok iyi bir teknik direktör. Ben Ankaragücü'nü çalıştırırken Ersun Yanal da Gençlerbirliği'nin hocasıydı ve beraber mücadele ediyorduk. Ankara'da komşuyduk. Aynı şehrin iki takımıydık ve aramızda sadece tek bir duvar vardı. İdman tesislerimizi bir duvar ayırıyordu. O kadar yakındık. Şimdi baktığınız zaman Fatih Terim olsun, Şenol Güneş olsun, Ersun Yanal olsun halen Türk futbolunun içindeler ve istikrarın sürmesi güzel.

2018 Dünya Kupası yolunda altıncı maçlar sonunda 1 galibiyet, 3 beraberlikle ve 6 puanla dördüncü sıradasınız. Grubunuzda Polonya 16 puanla lider. İkinci Karadağ ve üçüncü Danimarka'nın da 10'ar puanı bulunuyor. Kalan dört maçlık periyodu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şu an gruba baktığınız zaman matematiksel olarak her şey kendisini gösteriyor. Polonya'nın yüzde 90, yüzde 95 oranında şansı var. Grubu birinci bitirecekler. İkinciliğe baktığımız zaman halen daha bir şansımız var. Önümüzde dört önemli maç bulunuyor. Bu dört maçın ikisini kazanabileceğimizi biliyoruz. Ermenistan ve Kazakistan maçlarını alabiliriz. Ama iki maçın ortasında iki kritik karşılaşmamız daha var. Danimarka ve Karadağ ile deplasmanda oynayacağız. Dört maçı da alırsak ikincilik şansımız devam eder. Oyunculara bir şey söylüyorum. Kendilerine inanmaları gerekiyor. Baktığınız zaman en son maçımızda Şili'yi yendik. Şili dediğiniz takım Güney Amerika şampiyonu. Bu takım Arjantin, Brezilya gibi devleri geçti. Alexis Sanchez, Vargas, Vidal gibi inanılmaz oyuncuları var. Bu takımı yendik biz. Dolayısıyla oyuncularıma şu soruyu soruyorum; "Bu takımı yeniyorsanız Danimarka ile Karadağ'ı yenemez misiniz?" Kendilerini mental olarak bu şekilde hazırlamaya çalışıyorum.

Geri
İleri